30 Tem 2012

İş Tulumu

 

Kumaş: Pamuk saten


"İş yerinde karakterimize bir tulum giydirmek zorundayızdır. Ofise girince fermuarı çekeriz ve iş bitene dek o tulumla otururuz. Gerçek benin o tulumun içinden çıkmasına izin vermemeliyiz."
Böyle düşünmek zorunda olduğumu üniversite yıllarında anladım. İşletme okuduğum için (Bulgaristan / Sofya'da) hocalarımızın tek amaci bizi iyi birer yönetici yapmaktı. Bu yüzden üç ayda bir psikolojik yeterlilik sınavları olurduk (acaba yönetici olmaya hazır mıyızı ölçüyorlardı). İlk yıllarda bu sorun olmasa da son sene yapılan ilk sınavdan sonra komisyon oluşturan hocalar benim sınav sonucum doğrultusunda beni kurula çağırmışlardı. Yine 100 üzerinden 95 almıştım ve hepsi asık suratlıydı. Almam gereken en düşük puan 98 olmalıydı ama ben nerede hata yaptığımı bir türlü çözemiyordum. Komisyona girdiğimde işletme bölüm başkanı olan hoca masada ayağa kalkarak; bu sonuçlarla hiç bir yere gidemeyeceğimi, mezun olmayı başarsam da bana asla referans olmayacaklarını söylüyordu. Bütün şaşkınlığımla o an ilk düşündüğüm şey bana bu kadar değer verdikleri için önemli hissetmek oldu. Onlara hafifçe gülümseyerek, "İyi ama hatamı söylemiyorsunuz, testlerden bellidir, kusurum nerede, neyi yanlış yapıyorum?" die sordum. Bana o ses tonuyla kızdıklarında sanırım ağlayıp, küçük düşmüş hissedeceğimi düşündüler ki ben bunları söyleyince şaşırdılar ve birbirlerine bakındılar. Başkan elindeki kağıtları masaya salarak; "İnsan kaynağına fazla değer vermek!" dedi. Daha çok gülümsedim ve; "Ah evet, ben müzik bölümü mezunuyum ve duygusal yönüm fazla gelişmiş olabilir ama ben başarılı bir yönetici olurum, bir dahaki sınavda da bu sorunun çözülmüş olduğunu görürsünüz!" dedim. Hepsi şoktaydı, çünkü onlar sinirden köpürürken ben hala mutlu ve sakindim. Beni toplantı yapacak kadar ve geleceğimi düşünecek kadar önemseyen o Profesör topluluğuna minnettardım! Aslında tek düşündükleri okullarının kalitesiydi sanırım, yoksa bir Bulgar asla bir Türk'ün başarısını ve geleceğini düşünmez.
Son üç sınavda 98-99'lar aldım ve hocalar koridorda yanımdan geçerken beni fark edip selam vermeye başlamışlardı. Ben okuldan mezun olup Tekirdağ'a gelince de bir kaç sene boyunca bizim okula giren Türk öğrencileri yazın gelip, beni o zamanlar çalıştığım yerde bulup benimle tanışmak istediler. Söylediklerine göre hocalar derslerde beni örnek gösteriyorlarmış, çünkü o okula giren ilk türk öğrenciydim - müzik bölümü mezunu olup ilk giren ve mezun olan da bendim. "O kız sen misin?" diyordu hepsi!
Evet o tulumu giymeyi öğrenen kız bendim. Bu tulumu da dikerken o anılar canlanmıştı gözümde, sanki bu tulum fikrini tiye almak istermiş gibi...


Tulum ve Kolye: Suzy
Çanta: Matmazel
Ayakkabı: Diveresse


Orjinal halinde bir de kemeri olması gereken tulumu çıtçıt düğme ile bitirdim, kemer takmadım. Yaptığım bir değişiklik de ağını orantılı bir biçimde yukarı çekmek oldu. Bütün bunları yaparken keşke bir de belini 1-2 cm yukarı çekseymişim, fazla düşük hissediyorum. Omuzları ise bilerek geniş bıraktım ki ofiste giymek yakışık alsın. Hepsi bu kadar.
Huzurlu ve keyifli bir hafta diliyorum...


27 Tem 2012

Pamuk şeker ve Lili


2. Geleneksel kızlar partimizi de gerçekleştirmiş bulunmaktayız. 
Seçtiğimiz mekan Tekirdağ "Barış Beach Club" oldu. Deniz kenarında çok şık ve huzurlu bir yer. En azından biz gittiğimizde huzurluydu, geceleri o kadar da sakin olmayabilir, bilemem. Kızlar grubumuz gece takılmıyor. Uyku saatimiz geçer - N'aparız?
Mekana girer girmez gördüğümüz bu pamuk şekeri kıvamındaki küçük dostumuzu okşamak uğruna, Lili mekanın işletmecisi Barış'ı öpmeye razı oldu. Yoksa babamızdan başkasını zor öperiz biz! "Pamuk" ise öptürmeye değmez mi ama, baksanıza hangisi oyuncak hangisi gerçek ayırt edilemeyecek neredeyse.

 

Deniz kenarına gidilir de kumdan kaleler yapılmaz mı? Yapılır tabi ancak dalgalar kalelerin birini götürünce dikkatimiz yine Pamuğa yöneldi. Bu sefer de yeni sahibi onu kimseyle paylaşmadı.  Hatta oyuncak maketiyle bile!
Şu şekerlere de bakın, hepsini birden yiyebilirim!

26 Tem 2012

MutluMutfaklar'da Ramazan Bir Başka!


Ramazan gelince sofralar şenleniyor, en zorlu yağlar Fairy ile kolayca temizleniyor. Siz de mutlumutfaklar.com’dan lezzetli tarifleri takip edin, bulaşıklarınızı Fairy ile temizleyin!

Mutfaktaki en büyük yardımcınız Fairy'nin hazırladığı mutlumutfaklar.com, ramazanda da işinizi kolaylaştırmaya devam ediyor. Birbirinden lezzetli iftar yemekleri ve sahur önerileri mutlumutfaklar.com’da bir ay boyunca en büyük yardımcınız oluyor. Siz hanımlar için birçok seçeneği bir arada sunan MutluMutfaklar, “İftara ne pişirsem?” sorunuzu cevaplıyor. Size de sadece damak tadınıza göre istediğinizi seçmek kalıyor.


Bu sene ramazan yine sıcak yaz aylarına geldiği için soğuk çorbalar adeta bir kurtarıcı gibi… İşte MutluMutfaklar’dan hem pratik hem de lezzetli bir tarif olan soğuk dırma çorbasının yapılışı:

Soğuk dırma çorbası

1/2 kg yoğurt
2 su bardağı buğday
1/2 demet maydanoz
2 çay kaşığı tuz

Buğdayı yarım saat haşlayın. Ocağın altını kapatıp soğumaya bırakın. Ardından yoğurdu ayran kıvamından koyuca sulandırıp buğdaya ekleyin. Tuzu katıp birkaç dakika karıştırdıktan sonra üzerini maydanozla süsleyerek servise hazır hale getirin.

Soğuk dırma çorbası ve lezzetli daha birçok tarife mutlumutfaklar.com’dan ulaşmak mümkün. Marifetli hanımlar tarifler sayesinde lezzetli yemekler yapıyor ve kalabalık iftar davetleri düzenleyerek sofraları şenlendiriyor. İş bulaşığa gelince de en zorlu yağlar Fairy ile temizleniyor. Fairy Platinum, özel formülü ve 3 bölmeli sıvı içeriği sayesinde hem bulaşıklardaki hem de makinenizdeki yağları temizleyip bulaşıklarınızı pırıl pırıl yaparken siz sadece sevdiklerinizle birlikte iftar sofranızın keyfini çıkarırsınız.

Ramazana özel sürprizlerinden faydalanmak için siz de Fairy’yi Facebook sayfasından ve mutlumutfaklar.com’dan takip edin, temizlik gücünü daha yakından tanırken aynı zamanda hediyeler kazanın!

Bir bumads advertorial içeriğidir.

25 Tem 2012

Kolyelerim var benim...


Altın renklileri kışın yapmış ve takmıştım ama diğer üçü yeni katıldılar koleksiyonuma.
Harika bir pikniğe Pınariko'nun hediye ettiği iki - kocaman - boncuk dolusu torba ile katıldım. Herkes voleybol ve badminton oynarken ben kenarda boncukları ve zincirleri birleştirerek bu şirinelere dönüştürüyordum. Çok seviyorum onları. İlham kaynağım Frichik'in hazırladığı şu postlar. Yazısındaki ürünler H&M'e ait. 
Pınariko'ya boncuklar, Frichik'e paylaşım, H&M'e de fikirler için çok teşekkürler.

23 Tem 2012

Orkide ve Kiraz Festivali anıları


Kiraz Festivalini geçen ay atlattık. Uğradığımız tek stand da Orkide'nin  standı oldu. Neşesi, showları ve tabi ki lezzeti bol bir stand! Orkide'ye ne kadar teşekkür etsek az. Bizimle gelecek yıl da Tekirdağ Kiraz Festivalinde buluşmasını diliyoruz.


 Hey gidi Kenan Usta hey! 
Süper hızlı elleriyle hamuru nasıl da yuvarlak lokmacıklara çeviriyordu... Orkide yağlarının hafifliğiyle pişen sıcacık lokmalar, tarçınlı şerbetle kavuşunca ortaya dayanılmaz Saray Lokması lezzeti çıkıveriyordu. O lezzet ki, hala Kiraz Festivali alanından geçerken ağzımı sulandırıyor. Daha da zoru iş yerim bu alanın tam karşısında. Bıyıklarına kurban olduğum Kenan Usta, seneye yine gel e mi? Ailemizi Saray Lokman'dan mahrum bırakma... 
AMİİİN!


 Üzerimdeki tulumu fotoğraflamayı bir türlü başaramamışım. 
Kumaşı eskilerden hatırlayacaksınız. Arkadaşıma dikince aynı elbiseden kendime de dikmiştim. Bir süre elbise olarak giydim ama tulumları daha çok sevince geçen sene onu tuluma çevirdim. Bol paçaları ve incecik kumaşıyla çok rahat ettiğim bir parça.


Diyorlar ki; "Bu sokakta hayat var!"
Görüyorum ki orada hayat sadece köpeklere var. Hemen arkamdaki eski bina bir zamanların Osmanlı Bankası imiş. Tekirdağ sahilinde bir sokak bu! Tarihi olan bir sokağa hayat verme projesi çok güzel ancak bence proje yapmaya temelden başlamalı. Binaları restore edebilirler, ya da barlar sokağı mı, ne olacaksa işe onlarla başlansın. Ancak önce reklamı yapınca, dikkat çeken ıssız bir yer olmuş. Bir an önce bu sokağa hayat damlacıkları yağmasını dilerim. Bence Tekirdağ bu sokağı hak ediyor!

20 Tem 2012

Lili, Max ve i-pad



Max yeni köpeğimiz. Çarşamba gecesi kısa bir Bulgaristan turunda freeshopta ele geçirdik. Lili için hediye seçmek zor olduğunda hemen köpeklere yöneliyoruz. Adını bu sabah koydu; "MAX"

Bu sabah Lili ile işe kendimiz gittik çünkü babacık bir süre uzakta olacak. Tam dört kez üstünü değiştirdiğinde artık çıkmaya hazırdı küçük hanım. 
Seçtiği t-shirtü LCW'den almştık ve süsledik (tıpkı bunlar gibi). Üzerine Lili yazdık pullu şeritlerle ve kollarda tüllerle değişiklikler yaptık. Ben de sizlerle paylaşmak için hemen fotoğraflamak istedim hazır o giymişken.

Fotoğraflarken I-pad uygulaması olan Power Cam HD'yi kullandım. İnstagramın çekme kalitesinden daha yüksek olduğunu paylaşayım dedim. Yetmiyormuş gibi video çekimlerinde de çekim yaparken farklı efektlerle çekebiliyorsunuz, bu çok zevkli. I-pad 2 kullanıcısı olduğum için kamera çözünürlüğüm i-pad 3 kadar yüksek değil. Bundan dolayı yeni program arayışına girdim, sonuçta da bu mucizeyi buldum. Ben çok sevdim.
Üstteki fotoğrafta renk ve kalitede hiç oynama yok mesela, alttakinde ise renginde biraz parlatma yaptım.
Denerseniz keyif alırsınız!


 

18 Tem 2012

Çizgiler asla gitmez!


 

 Modanın ilham kaynağı doğadır, çevredir, ekonomik koşullardır hatta bazen politik koşullardır. Savaştır, barıştır, tutkudur, sevgidir...
Çizgiler hayatımızdan çıkarsa bir gün, kıyafetlerimizden de çıkarlar. İşte o zaman yazılıda yanlış cevapların üzeri çizilmez, vurgulanmak istenen fikirlerin altı şifayen bile çizilmez, hatta aklımızdan geçenleri sıralarken aralara tire bile koymayız.
O gün zebralar bembeyaz çelimsiz atlara dönüşür, gökkuşağı renk renk beneklerden oluşur belki, gün batımında ufka baktığımızda ne görürüz ki acaba...
Diyorum size;  "Çizgiler asla gitmez!"


 Model: Burda 02/2012
(DİKKAT!: yüksek bel)


Geçen haftaki keyfimizden geri kalan fotoğraflar da bana ait demiştim.  
Şu denizi izleyerek türk kahvesi yudumlamaktan güzel ne olabilir ki? 
(Cevap veriyorum, kızın ve arkadaşınla orada olup türk kahvesi yudumlamak.)


Güzel ve kaliteli fotoğraflar bulunca oynamadan duramıyorum. Değişik efektler vermek bir fotoğrafa farklı hayatlar vermek gibi...

16 Tem 2012

Lili ve deniz kabukları!


O büyüyor ve  deniz kabukları küçülüyor ellerinde...

Lili'ye
Zamanın o deniz kabuklarına yaptığı gibi kalbini küçültmesine izin verme Lil'i. 
Aslında küçülen deniz kabukları değil! 
Ellerin büyüdüğü için onlar öyle görünüyor ve küçük de olsalar hala çok güzeller.
Aslında kalbin küçülecek değil! 
Sen büyüyeceğin için onun sesini git gide daha az duyacaksın ve o yine de senin için atacak.
 Onu dinlemeyi bırakma!
Hayatın ritmi ile onun atışını karıştırma. 
Bırak hayat aksın ve sen de kalbinin müziği ile ona katıl.
Dans et hayatla ve mutlu olduğun anı hiç bırakma.
Eğer mutlu olmayacaksan, o gün yapman gerekeni asla yapma!
Tıpkı bu günlerde yaptığın gibi...



Muji, Lili ve ben, Tekirdağ Aheste Beach Cafe'de, Türk kahvesi keyfi yapmaya gitmiştik geçen haftasonu. Bu güzel fotoğrafları da Muji çekti. Nasıl teşekkür etsem... Fotoğraflara baktıkça yolu yok gibi geliyor.

Muji işten çıkmıştı, karnı açtı ve aldığı tostu Lili'ye kaptırınca yeni tost almak zorunda kalmıştı.
 Kıza nasıl teşekkür edeceğimi düşüneceğime nasıl özür dileyeceğimi mi düşünsem acaba;)


 Ani fotoğraf çekimi teklifi karşısında Lili, oynadığı I-pad'i kendisine Muji tarafından yeni hediye edilen dudak parlatıcısını sürmek için ayna olarak kullandı.
 (Apple kendisiyle gurur duyabilir. Çok yönlü kullanılabilir bir cihaz üretmiş.)
Yeni dudak parlatıcısı ise bu haftaya çıkamadı. Dayanılmaz kokusu ve tadı ile Lili tarafından hafta arası gizlice yendi. (Umarım Muji okumaz, ikimize de hediye etmişti, sadece benimki sağlam!)


 Fotoğraf çekimi benimle devam etti. Diğer post da onların olsun.

Ve bir kez daha TEŞEKKÜRLER MUJİ...

11 Tem 2012

Aztek detaylı tulum


 Geçen hafta aztek detaylı yeni tulumumla organik bahçelerde salınıyordum. Öyle huzur veriyor ki o yeşil renk... Şarjı bitenlere kendinizi yeşillerin içine atın derim. Tabi denizin mavi sularında, hayatın yoğun temposundan arınmıyorsanız şu an!


 İncecik ve yumuşak dokusu ile çok rahat ettirdi bu tulum bana ama bu gün yeni tulumumla ofiste yeni işimi keşfediyorum. Yeni tulumdan minik kareler için instagram (lilibebek), twitter (@lilibebek) takip edilebilinir...


Üzerindeki aztek desen detayları bana bu kumaşı aldırdı. Geri kalan renk uyumu da enerjimi tam olarak dengeliyor. Kim demiş elbiselerin ruhu olmaz diye. Bence oluyor ve hislerimizi değiştirebiliyorlar.

9 Tem 2012

Neon demişken...


Neon demişken biraz abartalım mı?
Yaz 2012, kim tutar bizi!


 Hazır bronz bir tene ulaşmışken neonları bol bol kullanabiliriz. Bunun için mağazaları dolaşmak yeterli ama kendinize has bir parça giymek isterseniz, o zaman neon bir kumaş parçası bulun ve tasarlamaya geçin.


  Eskilerini atmadan önce, değerlendirebilir miyim diye hep bana soran eski komşumun eski kahverengi çizmelerinden ayırdığım kemercikleri askı yaptım. (Bir cümle içinde kaç kere "eski" diyebiliyormuşum bakalım!:) Kahverenkli kemerleri akrilik boya ile siyaha boyadım ve kurur kurumaz sprey vernikle sabitledim. (Umarım yıkarken akmaz!)
   Tasarımda ise önde drapeler olacaktı, kenarları siyah dikişle dikilecekti amaaaa makinam bu incecik,  sentetik, esnek kumaşı dikmeyi reddetti. O zaman iş Suzy'ye düştü. Minimum dikişe indirgemek için kolun birinin altında dikiş olmayacak şekilde biçtim. Drapeleri iğne ile tutturdum sonra elle dikerek sabitledim. Arkada, askı olan kısımları üç şerit halinde kesip ördüm ve en zor kısım olacağını düşündüğüm suni deri kemerlere askıları dikmek kaldı. Sandığım kadar da zor değildi işte, oldu bile.
   Önde ise, kemerlerin tokalarına ön askıları sabitleyince mağazalarda olmayan kendime has hafif degajeli - drapeli bir atletim oldu. Atletin kenarlarını dikemedim tabi ama o kadar kusur makinası her kumaşı dikmek istemeyen Suzy'de de olur!

Herkese neon kadar parlak bir hafta dilerim...

6 Tem 2012

Lili'nin Gökküşağı Elbisesi


 Gökkuşağını giyinip onunla top oynamaya gitmeden önce kayısı yemek istedi mi hiç sizin canınız?
Benim şu anda istedi! 



 Kenarda, kınamdan kalma iki eşarp ve bir kaç iğne oyası vermişti annem. Eşarplardan birisi elbise oldu. Askı olarak da bir eşarba en çok iğne oyaları uyar diye düşünüp onlardan kullandım.
Şimdi o gökküşağı elbisesini giyip koşturan kız olsaydım keşke. Ne olurdu Lili gibi korkmadan elime makası alıp sıcak geldi diye saçlarımı kesebilseydim acaba. Ya da karar alırken gerçekten kalbimi duyabilseydim...

4 Tem 2012

DIY - Neon Sandaletler!



 Neon sandaletler bu yazın olmazsa olmazı.

 

 Nette gezerken şu yukarıdaki görseller, neon sandalet iştahımı öyle kabarttı ki en sonunda kendim yapmaya karar verdim. En son, sağ üstte gördüklerim (Celine) beni kendime getirdi. Ben, dolaptan hangi sandaleti bu DIY projesine feda edeyim diye düşünürken işte onları görünce, evlenirken gelinlik altına süsleyip giyerim diye alıp sonra da rahatsız bulup kenara attığım bu minik beyaz sandaletlere benzettim. Tek fazlası minik çiçek taşıydı ve eksiği de daha kısa topuk boyu. Yine de beni hiç bir şey engelleyemedi, kararımı vermiştim!



Bu DIY'i yapmak için:
1.  Dolabınızda neon olmak için ağlayan o sandaletleri bulun. (Beyaz değilseler önce beyaza boyamalısınız!)
2.  Henkel'in Metylan neon spreyini alın. (Bir de sprey vernik.)
3.  Sandaletin üzerindeki süsleri ayırın.
4.  Boyanmaması gereken yerleri bantlayın.
5.  Yerleri korumak için gazete mazete serip basın spreyi:)
6.  Kuruyunca, sprey verniği de sıkın.
Şöyle bir köşeye koyup; ay ben ne güzel bir iş yaptım diye bakın, bi tadını çıkarın yahu!
7. Hatta ayağınıza giyip sevinin, neyle giyeceğinizi hayal edin...

2 Tem 2012

Plajda dantel!


Bu yazı sabırsızlıkla bekledim. Kışın bulduğum bu dantelleri plaj elbisesi yapıp, deniz kenarında fotoğraf çekimi yapmak için gün sayıyordum. Hatta içine astar giyip yaz gecelerinde de giyerim diye planlıyordum.
Elbiseleri buradaki elbiseyi kalıp olarak kullanarak diktim ama tesadüfen Tekirdağ'da kendime göre olduğunu düşündüğüm bir de iş buldum.
Neye niyeeet, neye kısmet!