8 May 2015

Asimetrik hırka yapımı ve oyunlar


Büyük hayaller kurunca ve peşine düşünce onların, kendi kendine öğrenmek istiyor insan başarmayı. Kimseden yardım almadan ayağa kalkmayı. Oysa bazen başarılı olmak bazıları için sıfırdan başlarken bazıları için bu sadece genetik mirastır. Peki nasıl hissediyor bu başarı veliahtları? Bu öğrenilen bir şey mi?

Elime bir kitap tutuşturdular "Büyük Düşünmenin Gücü!" Sanırım modaya olan aşkımdan olsa gerek aklımda kalan en baskın ders "Kim olmak istiyorsan, öyle giyin!" oldu. Hemen hayal kurdum ve bu hırka geldi gözümün önüne. Kolay o zaman olmak istediğim kadın olmak! Bu hırkayı 30dk içinde bitirdim bile. İşte çizimi:


Tek yaptığım bir ceket kalıbından arkayı ve kolları aynı çıkarmak. Ön kısımda kırmızı çizgileri hayal edip göz kararı kesmek oldu. Bu penyeyi pazarda bulmuştum. Üzerinde bir tür payet görüntüsü veren dore baskı vardı. Dikince sadece kenarları içe kıvırdım ve ütü ile bitti. Üzerime giyince o kadın oldum mu? Yok, sadece -mış gibi yaptım. Bazen başarmak için -mış gibi yapmak gerekiyor ya öyle bir oyun işte.
Sahi oyun demişken böyle başladı her şey. Bir gün kendi kendime otururken (pek severim arkadaşlığımı) hayatta oynadığım oyunları gözden geçirdim. Ailenin uslu kızı: 10 puan, çalışkan öğrenci: hadi mütevazi olayım 8, piyano çalan ben: 10 üstünden 11, üniversite: evden çıkmadan 10 gün ders çalışan ve okumaktan gözleri hortlağa dönen bana da 10 veriyorum, ilk iş deneyimi; sabırlı kız çıktın Suzy gene 10, taze gelin: cık cık feci tökezledin 5, anne Suzy rolü; o puanı Lili versin kendi adıma elimden gelenin en iyisini yapıyorum ben... ama bir oyun var ki hiç oynamamışım ya da oyunu oynasam bile hissetmemişim yahu. Para kazanan Suzy hiç olmamışım. Olmuş muyum? Bakalım: Hmm çalışmışım ama hiç hissetmemişim kazandığımı. Belki de az kazanmışımdır, ondandır belki! Hadi oynasam ya... Bir iş yapayım, öyle bir iş ki para kazandırsın, zevk versin, ilham versin, yaratıcılığımı yatırayım ona ben bir de bilgilerimi katayım... Olmaz mı?


Olur tabi dediniz dimi? Ama olmadı. Aylarca olmadı. Bu sürede çok okudum, çok düşündüm, aynaya baktım, sorular sordum, cevaplar verdim, dinledim ve izledim hatta... Zengin ve varlıklı insanların söyleşilerini izledim. Hal ve tavırlarını inceledim, nasıl bacak bacak üstüne atıyorlar, nasıl konuşuyorlar, saygılılar mı, ukala mı yoksa. Onlarda olup bende olmayan ne vardı? İnanç! Neye inanç? Kendime, başarıya... yok yok daha önce başardım ben, eminim kendimden yapabiliyorum. Burada başka bir şey vardı. 
Aldım elime parayı konuştum ona. "Nesin ki sen?" dedim. Cevap geldi "Hiiç, bir kağıt parçası!" Tabi ki cevap veren para değildi, cevap bilinç altından geliyor aslında. Ona sorduğum soru bile aşağılayıcı! Böyle olunca 5 değil 10 yıl iş tecrübem de olsa hissedebilir miydim kazandığım parayı? Onu bir nesne olarak görürsem ona değer vermezsem gelir miydi ki bana? Sevgilin olsa durmaz yahu:) Sevmiyorsun ki Suzy! "Sevmek benim bildiğim canlılara verilen bir enerjidir madde sadece maddedir bence" diye cevap verdim bana.


Sonra: "Madde nedir?" diye sorunca "İşteee, en küçük yapı taşı atomlardan oluşan..." diye cevap gelmeye başladı bilinç altımdan. "Atom mu dedin sen? Hani şu Cern'de parçalamışlardı da onu oluşturan daha küçük parçaları buldular o mu?" diye sordum. Gidip videolarla o deneyde neler bulduklarını anlamaya çalıştım. Efendim misalen X parçacıkları Q parçacıklarıyla birbirine bağlanmış da Y parçacıkları... anlatıyordu bir bilim adamı. Spiker lafını böldü bilim adamının ve en az benim kadar anlamadığı belli ki sordu "Peki nedir ki bu misalen X parçacığı?" Prof. cevap verdi " Hmm titreşim diyelim!". "Peki Q? diye sordu yeniden spiker. "Hmm o da bi tür çekici titreşim" dedi Prof. İçimdeki ses konuşmaya başladı. Vay vaaay, demek ki titreşen minik zımbırtılar maddeyi oluşturuyor öyle mi? 
İşte dank ettiği an geldi sevgili bilinç altıma. O sevmediği değer vermediği kağıt parçası var ya, bildiğin titreşim yani bir tür enerji çıktı onca maceranın ardından. Güldüm, o deneyi yapmasalar vallahi de billahi de bilinç altımı kimse ikna edemezdi paranın bir enerji akışı olduğuna. Oysa Ekonomi derslerinde az mı onun likidite (akış) hızını hesaplıyordum. Yok ama, matematiği bile olsa ben onu kodlamıştım artık kendime "O değersiz bir maddedir" diye. Çünkü rahmetli babannem bana müslüman olmayı öğretirken  "Öldüğünde soracaklar sana; Kime inandın diye, o zaman Allah demezsen vay haline!" demişti. Ben de parayı asla sevemem kararını almıştım içimden. Şimdi onca yıl onu kazanma özrü yaratan kişileri affetmeliyim bir bir ki daha fazla blokaj kalmasın içimde. 
Biliyorum uzun bir yazı oldu ama yaşadıklarımı ve öğrendiklerimi ancak bu kadar özetleyebildim. Sonraları neler oldu merak ediyorsanız, zaman buldukça yazarım.
Şimdi siz de aynı sıkıntıyı yaşıyorsanız, bi tıkanıklık, bi inançsızlık bi akışta olmama hissi varsa içinizde durmayın, konuşun derim o maddeyle ya da kişiyle. Bakarsınız o da bir enerjidir! Ki öyledir muhakkak... ;) 

7 yorum :

GÜLENGÖRÜCÜ hobi dünyası dedi ki...

ellerıne saglık modelı cok guzel olmus ve cok yakısmısss

gooogoook dedi ki...

Merhaba Suzy ciğim, öncelikle çok güzel olmuş hırka rengi ve kalıbı harika ellerine sağlık. Çok keyifli bir post olmuş bu:) büyük keyif aldım okurken, ben de bildiğin üzere halen senin gibi okumak keşfetmek ve yapabildiğim kadarıyla da oyunun farklı yönlerini keşfetmekten büyük keyif alıyorum. Bu bile başlı başına bir zenginlik, bu keşifleri trilyonları olup halen keşfetmemiş olan insanlar olduğunu düşünüyorum. Çünkü onların bazıları hissetmek yerine sadece yaşıyorlar. Dolayısıyla bence çok zenginiz, inanan bunu laf
olarak söylemiyorum. Oyun da aslında aldığın
notlar çok iyi;) para konusunu düşünürken çoğumuzun kodlarının yanlış şekillendiğini düşünüyorum. Kodlar değiştirilebilir biliyorsun. Yerine atadığımız değerle ilgili. Bir bardak doluyken içine daha fazla su dökmeyiz, taşar. O bardağın içindekinden memnun değilsek tamamen boşaltıp meyvesuyu mu yoksa hani şu senin blogda tarfini verdiğin lezzetli limonata dan mı istersin onu koyabiliriz; )) Bunları seninle çok konuşuyorduk ama yoğun zamanlar geçiriyorum. Seni müsait bir zamanda arayacağım, hikayenin devamını herkesten çok merak ediyorum, hahaha; )) çok fena meraklıyım, dirsek farkıyla ay pardon telefon farkıyla herkesten önce öğrenmek istiyorum gerçekleri:p)))hehehe (sinsi gülümseme;). Iyi ve güzel oyunlar; ) öpüldün
çoook.

gooogoook dedi ki...

Bu kadar uzun yazdığımı bilmiyordum; ) neyse ki editörün onayından geçmiş:))));)!

Suzy dedi ki...

Editor de az yazmamis :D demek kendimizi tutmazsak daha da yazıcaz. ..

Ebrushka Blog dedi ki...

Bazen iniş bazen çıkış hayat böyle...eminim şimdi sırada harika şeyler var senin için 😊

biç ki dikesin dedi ki...

Mevcutla yetinmek bir marifet mi? Daha fazlasını istemek kötü mü?
Genel geçerlilikler böyle diyor ama ya yanlışsa! Kafamı karıştırdın Suzi!
Amaaann, hırka süper :)

Suzy dedi ki...

biç ki dikesin: Evet mevcutla yetinmek marifet olduğu gibi ona şükretmek çok önemli çünkü etmezsen işte o zaman daha fazlasını istemeye hakkın olmaz. Oysa istemek haktır, yaratmanın ilk adımı istemektir zaten. O zaman elindekilere şükür edip daha fazlasını gönül rahatlığı ile dileyebilirsin. Yeter ki saf niyette bulun. Hiç kimsenin kötülüğüne olmasın. Sanırım bir sonraki yazımın içeriğini sundun bana. Yorum için çok teşekkürler...