29 Ağu 2012

Suzy Eylül BURDA'da


Burda dergisi ve Philips'in düzenlediği "Akıllı ütülere akıllı tasarımlar" yarışmasına katılmış ve ilk ona girmeyi başarmıştım. İşte bu ay da benim tasarımım ve ben dergideyiz. Mutluluktan geceleri nasıl uyurum bilmiyorum zira bir zamanlar hevesle alıp, okuyup, dikiş dikmenin "D"sini çözmeye çalıştığım BURDA dergilerini karıştırırken o sayfaların birinde olmayı hep hayal etmiştim. İşte o zamanlar bu hayalime kavuşmanın kaç yıl alacağını da kestirmiş ve 3-4 yılı gözden çıkarmıştım. Şimdi o zamanlar geride kaldı ve ben hala dikiş kursuna gitmedim ama hayal ettiğim tasarımı üretebilir bir hale geldim. Bunların hepsi de Burda dergisi sayesinde. Tamam, bir de azmim deyip kendi hakkımızı da yemeyelim.
İşte bu siyah montu dikip de teyzeme kaptırmasaydım, yarışmada kazanan beyaz ceketi asla dikmeyecektim belki de. Bu yüzden teyzeme ne kadar teşekkür etsem az:) 

Şaka bir yana, Burda dergisine bana öğrettikleri ve kattıkları için ve bu sayfalarda olmaya layık gördükleri için çok teşekkür ederim. Dahası ilham verdikleri, tasarım aşamasında fikirleriyle yolumu aydınlattıkları ve bu ayrışmayı Philipsle ortaklaşa düzenledikleri için de teşekkürler. 

Eylül BURDA'da öyle modeller var ki, hem Lili hem ben yepyeni elbiselere kavuşacağız gibi duruyor. Özellikle 121 nolu elbise modelini işaretledim ama listenin devamı sır olsun. Sanırım bu derginin sayfaları çok eskiyecek çünkü modeller bir harika. Dergiye hala ulaşamadıysanız buyurun siteden bir önizleme yapın.

27 Ağu 2012

Lili - Geçen yıl bu zamanlar...


 Lili eskiden bana çiçek vermeyi severdi. Dışarı her çıktığımızda bir tane koparıp bana uzatırdı. Şimdilerde biraz azaldı çiçeklerim çünkü onların da bir hayatı olduğunu öğrettim. Bazen beni mutlu etmek için koparsa da çoğu zaman koparınca pişman olup bana; " Anne, artık çiçek öldü mü? Yaşamıyor mu artık?" diye soruyor.



Geçen yıl tam da bu haftada çekilen bir fotoğraf. Sarı eteği ve kedili kemerini kombinlemiştik. Bir türlü yayınlayamamıştım bu fotoğrafı. Aynı kombini bu sene de tesadüfen aynı haftada yapınca, öncesine ve sonrasına bir bakalım istedim. Benim için en önemli detay bakışları diyebilirim. Uzayan boyunu da gözardı etmeyelim tabi...

(Bu eteği Lili Butiğe de koydum. Farklı renkleri de sipariş verilebilir.)
Lili eskiden çiçekleri severdi... Şimdi ise çantalarını!


 Beyaz çantamı taktığımı görünce hemen gidip eline beyaz çantasını alıyor, ya da tamamen kıyafetine göre de karar verebiliyor çanta rengine. Bu güzel çantası Gooogoook'tan hediye (tekrar tekrar çook teşekkürler!). Suni deri üzerine lazer kesim çalışılmış bir çanta bu LCW'den. Kıskanıyorum amaaaa..!

24 Ağu 2012

Veliko Tırnovo'da Melba


 "Melba", Bulgaristan'da bir tür dondurma sunum şeklidir. İçi meyve ve dondurmayla doldurulan dondurma kabının üzerine çikolatalar, meyveler, bisküviler, gofretler, soslarla süslemeler yapılır. Seçtiğiniz melbaya ve bulunduğunuz mekana göre sunum değişebilir. Yukarıdaki melbayı bayram dönüşü uğradığımız Veliko Tırnovo şehrinin merkezinde bulunan bir kafede Lili ile lüplettik desem... Dondurma konusunda her zaman işbirliği içerisindeyizdir kızımla!


Melbayı yemeye sıra gelene kadar biraz şehri turladık ve tarihi mekanlara uzaktan da olsa bakma imkanı bulduk.  Arkamda minicik görünen Tsarevets Şatosu, üstünde kurulu bulunduğu aynı adlı tepeden  adını almıştır. İkinci Bulgar Krallığına ev sahipliği yapmıştır. Güçlü kalesi bir uçurumla kurnazca korunmaktadır. Tüyler ürpertici bir yer olduğunu hatırlıyorum, hele şatodaki kafatasından şarap içme hikayesi... Üniversite yıllarımda şatoyu ve surları gezme şansım olmuştu. Burayı gezmek için daha doğru zaman 3 Mart Bulgaristan'ın Kurtuluş günüdür, çünkü bu şatoya ve bütün bu tepeye yapılan ışıklandırmalarla ve şehre verilen müzikle harika bir show yapılıyor. Aklınızda bulunsun.


Geçen yaz beyaz elbise furyası varken diktiğim dantel elbisemi oralarda rahatla giydim.  Malum Bulgar hanımlar dekolte konusunda çok daha cömertler.
 Dedikodu bir yana şu fotoğraf çekindiğim kafe gibi çok restoran ve kafe var. Dağlık bir şehir olduğu için kafeler büyük teraslarıyla sizlere harika manzara izleme fırsatı sunuyor.


 Şehrin merkezinde bile tarihi evlerin orjinalliğine pek zarar verilmemeye çalışılmış. İçlerine butikler ve mağazalar kurulmuş. Mağazanın birinde de vitrin dekorasyonu olarak bir geri dönüşüm projesi bana bakıyordu. Düğme gözler, yün saçlar hatta şapkalarla benim için çok ilginçti.


Mağaza gezme Lili'ye göre değil. Yeni aldığımız resim ve çıkartma defteri onu pek de oyalamadı. Ben de onu ve babasını bırakıp kendim atıldım indirim sellerine. Selden kurtulanlar; ben, bir çanta, iki sandalet ve bir de ayakkabı oldu. Piyango gibi bir mağaza buldum ancak genel olarak hizmet konusunda gerçekten çileden çıkartırlar insanı... Kesinlikle sağlam sinirlerle gitmeli.

22 Ağu 2012

Bayram gibi bayram!


Bayramlarda olması gerektiği gibi, ailenin en büyüklerine gidildi ve eller öpüldü. 
Dedelerin - anneannelerin bulundukları yer Bulgaristan olunca onları görmek sadece bayramlarda kısmet oluyor. Bizi gördüklerinde, gözlerindeki o tarif edilemez duyguları ifade eden bakışları nasıl yazabilirim ki... Bize bakıp saniyelerce gerçek miyiz anlamaya çalışıyorlar ve sonunda sarılınca o gözlerden yaşlar boşalıyor. Ya o kapı açılmasa ve biz içeri hiç girmesek... Yapayalnız iki yaşlı kalp, baş başa verip sessizce ağlayıp bekler yine de!
 "Belki diğer bayram gelir torunlar!"




Upuzun yolculukta gözlerimizi muazzam bir yeşil rengiyle dinlendiriyoruz. Ağaçlar yolun üzerini yeşil bir tünel gibi kapatıp bizi güneşten koruyor. Bazen klimayı kapatıp camı açıyoruz ki gerçekten %100 oksijen alalım.

 Lili'yi ise ne Barbie bebekler, ne TV, ne I-pad, ne rengarenk kalemler ne de kitaplar kesmiyor. Sürekli yurt dışı kavramını anlamak için sorular soruyor. "Hala gelmedik mi yurt dışına? Burası yurt dışı ise artık başka bir gezegende miyiz? Neden bu kadar uzakmış yurt dışı? Türkiye olmayan her yer yurt dışı mı? Bulgaristanda İngilizce mi konuşurlar? İngilizler Bulgarca anlamaz mı? Peki ben konuşursam beni de mi anlamazlar? Neden anlarlar onlar?" ...vs...vs
Ve sonunda güneş batarken ulaşıyoruz  köye. Arabadan inince serin bir hava karşılıyor bizi. Meğer Deliorman serinmiş unutmuşum. Yukarıda anlattığım sahne gerçekleşiyor ve bizler de kazaklarımızı, hırkalarımızı giyip katılıyoruz ramazanın son iftar yemeğine.

17 Ağu 2012

Vazgeçilmez Lezzet Çorba

ben çorba severim

Türk Mutfağı'nın da yıldızı

Kim acıktığı zaman dumanı üzerinde tüten bir tas çorbaya hayır diyebilir ki? Üşüyünce, geniş sofralarda buluşunca, hafif bir şeyler yemek isteyince, hastalanınca yardımımıza koşan çorba, Türk mutfağının vazgeçilmez lezzetlerinden biri. Üstelik, hafif ve doyurucu yapısı sayesinde üç öğünde de zengin çeşitleriyle sofralarda yerini alıyor.

Çorba kelimesinin kökeninin ise Farsça "tuzlu haşlama" anlamında kullanılan "shorba"dan geldiğini biliyor muydunuz?

İyi beslenme anlamına gelen Sû ve Pô kelimelerinden türeyen çorba kelimesinin kökeni Sanskritçe'ye kadar dayanıyor. 

Çorba: 10 bin yıldır tüketilen bir besin!

Yaklaşık 10 bin yıl öncesinde bile çorba hazırlandığını ve içildiğini gösteren kayıtlar mevcut. Et ve sebzeyle birlikte pişirildiğinde, malzemelerinin sahip olduğu besin değerlerinin bütünlüğünü taşıyan çorba, o tarihlerden günümüze kadar sofraların en değerli besinlerinden biri olarak kabul ediliyor.

Türk Mutfağı'nın da yıldızı

Dünyanın sayılı mutfaklarından birine sahip Türkiye ise çok zengin bir çorba kültürüne sahip... Mutfaklardaki altın standardın temsilcisi ev yapımı çorbaların yanında, klasik ve yöresel pek çok çeşidiyle hazır çorbalar tüketicilere mutfakta saatler harcatmadan, ailelerinin seveceği lezzetli ve değişik tarifler sunuyor.

Hazır çorbalar, her geçen gün tüketicilerden gelen talepler doğrultusunda geliştirilirken, geniş ürün yelpazesiyle tüketicilerin hijyenik koşullarda taze ve kaliteli malzemeler kullanılarak hazırlanan birbirinden farklı lezzetleri güvenle tüketmelerini sağlıyor.

Tarhanaya Dünyanın İlk Hazır Çorbası demek mübalağa sayılmaz…

Çorbayı oluşturan malzemelerin başında gelen yoğurdun çorba kültürüne kattığı en büyük eser, kuşkusuz tarhanadır. Bir zamanlar göçebe atalarımızın hazır yemeği olan tarhana, hala her zaman ve her yerde çabucak lezzetli bir yiyeceğe dönüşebilecek, taşınması ve saklanması en kolay ve muhteşem üründür.

Tıpkı tarhana gibi, hazır çorbalar da mevsiminde toplanan ve özenle seçilen sebze ve baharatların yüzyıllardır uygulanan, tamamıyla doğal bir koruma yöntemi olan kurutma işlemine tabi tutulması ve harmanlanmasıyla üretiliyor.

Yazın da çorba içilir

Çorba denilince çoğumuzun aklına dumanı tüten sıcacık bir tabak gelse de, Anadolu ve Türk mutfak kültüründe soğuk çorbaların da ayrı bir yeri vardır. Özellikle soğuk ayran kullanılarak
yapılan çorbalar, serinletici özellikleriyle yaz günlerinin hafif ama keyifli yiyeceklerine dönüşüyor. Bu tür çorbaların en başında Sivas'ta yapılan bulgurlu pazılı soğuk çorba ile buğday ve ayranla yapılan soğuk çorba yani ayran aşı çorbası geliyor. Sivas'ta pazı katılan soğuk çorbanın diğer bölgelerdeki yöresel çeşitlerine sarımsak ve nane gibi baharatlar eşlik ederken, kimi bölgelerde ise salatalık gibi yaz sebzeleri eklenebiliyor.

Siz de bir çorba severseniz lezzet dolu çorba dünyasını keşfetmek için www.bencorbaseverim.com adresini ziyaret edin…

Bir bumads advertorial içeriğidir.

15 Ağu 2012

Fistolu Turkuaz Elbise


Fistolu kumaşın bu rengini bulduğum için şanslı hissediyorum. Aslında Lili için alınmıştım ama saç rengim böyle olunca bir güzel hacıladım kumaşı. Lili çok beğendi elbisemi ve o büyüdüğünde ona vermek koşulu ile ödünç kullanıyorum şimdilik. 


Kolyem ise Pınariko'nun boncukları ile yapıldı ve ilham kaynağım yine H&M.

13 Ağu 2012

Aztek Bileklik DIY / GD


Koton mağazada gezerken indirimde olan aksesuarlara bakmadan geçemedim ve bir anda yukarıdaki fotoğrafta okla gösterdiğim bilekliği gördüm.  Aklım hemen bunun nasıl yapılacağını analiz ediverdi ve aslında evde bütün malzemelerimin olduğunu fark ettim. Eve gelince geri dönüşümlenmek üzere bekleyen geniş bant rulosunu kapıp işleme geçtim. Yukarıdaki görseller de size ilham olması adına internetten derlendi...


 Malzemeler:
1. Makas,
2. Çift taraflı bant,
3. Boş bant rulosu,
4. Renkli kum boncuklar,
5. iğne ve misina

Boş bant rulonuzu önce bileğinize ölçün, çok bolsa kesip biraz daraltın. Yine de elinizden kolayca geçebilecek ebatta olmalı. Çift taraflı bantlar çok sağlam oluyor, onunla sabitleyebilirsiniz daralttığınız yeri. Sonra da iç ve dıştan çift taraflı bantla sarın ve etrafına kurdele sararak kaplayın. (Koton'da gördüğüm kurdele ile yapılmıştı ama evdeki siyah kurdelemin yetmeyeceğini anlayınca elastik - kadife bir kumaşla kaplayarak devam ettim.) Sonra da misinaya dizdiğiniz kum boncuklarla kenarlardan tutturarak şekiller oluşturmaya başlayın.


 (Tabloyu sizler için kolaylık olması adına Excelde hazırladım.)
Yukarıdaki gibi desenlerle çalıştım. Her sırada aynı sayı boncuk olmalı ve mutlaka tek sayı ile başlayın ki hesap şaşmasın. Sonra iki taraftan da eşit miktarda boncuk bırakıp ortadakini farklı renkle başlayınca gerisi kolay. Her seferinde kenarlarından bir arttırıyoruz ve şekli tamamlıyoruz. Artan ve boş kalan yere ise çizgiler yaptım gitti...


 Aztek (geri dönüşüm) sandaletlerimin DIY projesi için buraya zıplayın.
Üzerimdeki elbisenin ne kadar pratik olduğunu görmek için de şuraya...
Çanta: Martello


Uzun zamandır geri dönüşüm yazmadığım için arda arda gelen yorumlara cevaben bu minik projeyi sunayım dedim. Gerçi gelen talepler kıyafetler için daha ziyade ama bu projenin de minik bir bileklik olduğuna bakmayın. Artık çalışıyor olduğum ve bir de Lili'ye bolca vakit ayırmak zorunda olduğum için üç hafta sonumu aldı bu bilelik. Bu yüzden siz bu kadar fazla oyalanmak istemiyorsanız bileklik genişliğini daha dar tutun ve mümkünse daha iri kum boncuklar kullanın. Ben, fotoğraftaki sandaletlerimden artan boncuklarla bunu yapmak istedim ve daha çok oyalandım. Yine de onca emek verdiğimden midir bilmem çok severek kullanıyorum.

10 Ağu 2012

Lili - "yum yum" elbise

 YUMMMM!!!
Sıcak çikolatalar, viena kahveleri ve leziz kremaları... 
Kumaşın baskısı ne kadar da lezzetli? Bence bu kumaştan pijama olmalıydı çünkü çok yumuşacık ve çok rahat ama Lili görür görmez onu çeke çeke dolaptan çıkardı ve ben dikiş dikerken onu önüme koydu. "Al anne kes, bana da bundan elbise yap!" dedi ve prensesin bir sözü iki edilir mi? Kumaş makasla buluştu ve yapılabilecek en pratik elbise hemen dikildi. Ondan sonraki gün hemen üzerine geçirdi ve onu kirletmemek için çok çabalamış belli ki diğer gün de tekrar giydi.  Nasıl da bildim Lili'nin neyi sevebileceğini! Bana mı benzemeye başladı ne...



9 Ağu 2012

Siz Hiç LSV Dükkan Çikolatası Tattınız mı?


LSV Dükkan yani Lösev Dükkan’ında lösemili çocuklarımızın anneleri kendi elleriyle hazırladıkları organik kurabiyeler ve birbirinden renkli el emeği, göz nuru el işlerini sizlere sunuyor. LSV Dükkan bundan tam 12 sene önce LÖSEV Ankara’da, küçücük bir atölyede 5 anne ile başlayan bir çalışmayken bugün yüzlerce annenin ekmek parasını kazandığı meslek atölyeleri haline geldi.   
                                 

Beslenme ile kanser arasındaki yakın ilişkiye dikkat çekmek için kurulan bu minicik atölye, seneler içerisinde azim, sevgi ve inançla büyüdü. Giderek büyüyen ve insanın içini ısıtan bu başarı öyküsü, LSV Dükkan markasını yaratmaya kadar uzandı. Lösemili çocuklarımızın annelerinin umutlarını, hayallerini işlediği, sevgiyle yoğurduğu her bir LSV Dükkan ürünü sevgili çocuklarımızı hayata bağlayacak.


Tüm renkleri ve lezzetleri ile Türkiye’nin her yerinden LSV Dükkan’a www.lsvdukkan.com üzerinden ulaşabilir ve sipariş verebilirsiniz.

Lösev’i Twitter’da @losev1998 hesabından takip edebilir, #LosevHayatVerir hashtag’i ile  paylaşımlarınızla destekleyebilirsiniz.

Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.

7 Ağu 2012

Tatlı deme bana Anne!


Cumartesi sabahı yatağa gelip bana sokulan Lili, kıpırdarken aynı anda da mırıldanıyordu. Ben ona "Tatlım benim!" demeye,sarılıp sevmeye çalıştıkça da daha çok kıpırdanıyordu ve mırıldanmalar homurdanmaya dönüştü.
Lili: Tatlı deme bana anne, bana tatlı deme! Keşke bu kadar tatlı olmasaydım!
Suzy: (Artık gözlerimi açıp yüzünü görmeye çalışarak) Neden annecim? diye sorunca,
Lili: Bu kadar tatlı olmasaydım sivrisinekler beni yemezdi! Keşke bu kadar tatlı olmasaydım di mi anne?
Gözlerim açıldı tabi, olanı gördüm. Çocuğun yüzünü - gözünü yemiş hainler.
Eh arkadaş, sivrisinek dediğin bile adabını bilmeli bence, çocuğun gözünün altı da ısırılmaz ki yahu!


 Lili'nin üstündekini ben dikmedim. Lili'nin deyimiyle "Survivor elbisesi" şort ve tunik atletten oluşan çiçek desenli takımını C&A'dan almıştık. İlk aldığımız zamanlarda çektiğimiz bu fotoğraflar I-Pad'te kalmış. Ben de onları Pic Collage uygulamasıyla kolajladım.
Uygulama ücretsizdir ve hem I-pad hem de I-Phone içindir. 
 Üstelik çok da pratiktir. Tavsiye edilir!
Öte yandan çiçekli takımı aldığımız gün "Survivor elbiseleri"ni üstüne çeken Lili'nin elimi bırakıp soyunma kabinlerine saklanması sonucu onu AVM'de kaybettiğim ve güvenliğe bile gidip haber verdiğim o korku dolu günü hatırlamamak için şimdiye dek yayınlamamıştım bu fotoğrafları. Bir de şu güzelim saçlarını bir iki makas darbesiyle kendine has bir modele çevirmiş olması da bu fotoğraflara bakarken sinirimi bozuyordu. Sanırım ikisini de atlattım, artık onlarla oyun zamanı gelmişti. Hazır şu program da yakın zamanda güncellenerek şekilli kesim (crop) yapmaya izin verdiği için denemem gerekiyordu. Ben sevdim. Size de iyi eylenceler!

2 Ağu 2012

Püsküllü Bluz


İki yıl önce İpekyol'dan ilham alarak DIY'lediğim püsküllü atletimi geçen gün iş yerimde giydim. Etekleri uzun olunca kenarlardan bağlayıp, arta kalanı da eteğin içine saklayınca farklı bir model gibi göründü.
Dolaptaki kıyafetlere farklı bir gözle bakabilmek için bir süre onlardan uzaklaşmalı sanırım. Sadece tunik olarak pantalonların üzerine giymeyi düşündüğüm bluzümü etekle giyince proporsiyonlarda bir sorun oldu ve son anda bu fikir çıktı çünkü işe geç kalınmak üzereydi ve kıyafet değiştirecek zaman yoktu.
Bazen az zaman insanı ne kadar da yaratıcı yapıyor...

Bu arada püskülü  ne çok seviyormuşum, yaptığım diğer püsküllülere bi bakın;
Püsküllü şapka (hala çok seviyorum her rengini takabilirim.)
Püsküllü botlar (Bu botların da başına az şey gelmedi, bu kışın sonunda ayrıldım onlardan)
Püsküllü çanta (ara sıra dolaptan çıkarmalıyım onu!)
Püsküllü omuzluk (ne takardıııım:)