29 Mar 2012

Okur der ki " Elbise Yapalım" !


 Yukarıda ortadaki resimde gördüğünüz elbiseyi dikmek istemiş bir okurum. Mailima fotoğrafını atmış ve işin içinden nedense çıkamadığını söylemiş. Ben resmi görünce evdeki bir bluzumu hatırladım. Dolayısı ile nasıl yapacağıma dair fikirler hemen oluştu aklımda. Yine de hazır kalıplara kendimden daha çok güvendiğim için üzerimdekini Burda 2010/02 sayısından (34/36 beden) olarak çalıştım ancak kol yuvası çok dar geldi. Sadece omuzlar açıkta rahat ediyorum.  Hal böyle olunca kalkıp dolaptan o eski bluzumu buldum ve çizimi hazırladım. Omuzlarınızı ister kapalı ister açık kullanabilirsiniz böylece.


Yukarıdaki şekilde anlatmaya çalıştığımı söze dökmem gerekirse:
1. şekilde: İlk olarak ön ve arka parçalar için kumaşımızı ikiye katlıyoruz (çizgili yerler kat yeri) ve 30 cm genişlikte iki dikdörtgen kesiyoruz. (Açtığınızda dikdörtgenleriniz 60 cm genişlikte olacak!) Dikdörtgenin uzunluğunu siz ayarlıyorsuzun. İster kısa elbise, ister uzun, ister benim gibi uzun kısa... Size kalmış. Kol yuvası keserken dikdörtgenin üzerinden 16 cm aşağıya ve 5 cm yakaya doğru (içeriye) oyuk açıyoruz. Kol yuvasını tam paralel bir çizgi değil de kolunuzun oturacağı yeri bir iki santim daha meyilli kesin. Böylelikle üzerinize daha iyi oturacaktır. Astarlamak isterseniz aynı şekilde astarı da hazırlayın sadece üstten 1-2 cm kısa olsun!
2. şekilde: elbisenin kollarını hazırlıyoruz. Yine ikiye katlıyoruz ve (benim için boy 57 cm), en 20 cm olarak dikdörtgenlerimizi hazırlıyoruz. Yine kol yuvalarını, bedenin ön ve arka kısmına yaptığımız gibi kesiyoruz.
3. Şimdi bütün kol yuvalarını birleştiriyoruz.
4. Artık elbisemiz neredeyse hazır. Yakanın etrafına birkaç sıra lastik geçersek yakamız büzgülü olur. Kollar için de 3-4 cm içeriden 2 sıra lastik dikelim. Son olarak isterseniz de bel kısmınıza dikebilirsiniz. Ben sadece kemer kullandım.
Not: İnce - makine lastiği makinenin masurasına sarılarak kolayca dikilebiliyor. (Burada ilk lastikli çalışmam var.) Sararken germeye çalışın. Gerisi normal bir dikiş işlemi gibi. Eğer makineniz bunu yapma için uygun bir model değilse zigzag ayarında dikerken zigzagların arasından ince lastiği gererek de lastiği dikebilirsiniz.
Dikecek olanlara kolaylıklar diliyorum. Soru soran, güvenen ve hayalgücümü zorlayan herkese teşekkürler.

27 Mar 2012

Lilibebek & Suzy'den fikirler


Pratik pelerin kalıbı fikrim birilerinin işine yaramış anlaşılan. Baalkopüğü bloğunun sahibesi Şükran kendinen başka herkese dikmiş bu pelerinden. Yakaların taşlı olması çok hoşuma gitti, taşların da astarla uyumu çok güzel. Şükranın bir de abiye dükkanı varmış Sahibinden.com'da. Düğün mevsimi yaklaşırken ziyaret edilebilir.
Sizin de Lilibebek & Suzy'den esinlenerek yaptığınız çalışmalar varsa ve bloğunuzda yayınladıysanız bana fotoğrafları ve linki mail atarak haber verebilir ve bloğuma konuk olabilirsiniz. Haydi bloğuma kahveye...

26 Mar 2012

İpekyol'un Yepyeni Ayakkabı Koleksiyonundan Size Özel Hediyeler…


2012 İlkbahar-Yaz koleksiyonları mağazaları renklendirmeye başlarken bu sezon İpekyol’un çok özel bir süprizi oldu.

Kendi tarzını yaratan şık ve modern İpekyol kadınları, giyimlerindeki tasarım ve kalitenin tamamlayıcısı olacak yepyeni İpekyol ayakkabı koleksiyonuyla buluşuyor.


Koleksiyon onlarca renk ve desenle yorumlanırken; Business, Smart Trendy, Smart Casual ve Elegant temalarıyla tüm zevklere hitap edecek gibi.


Bu özel koleksiyondan dilediğiniz 1 çift sizin olabilir! http://www.hurriyetaile.com/ipekyol sitesinde sizi, tüm koleksiyonu görebileceğiniz, İpekyol’a özel bir ayakkabı odası karşılıyor. Burada en beğendiğiniz ayakkabıyı seçip, size özel verilen linki paylaştığınız takdirde ayakkabı sizin! Tabi ki her hafta toplam 10 kişiye verilecek hediyelerden birini almanızın yolu, size verilen linki en çok paylaşan bu 10 kişiden biri olmak.


Ayrıca, göz atmak isterseniz, İpekyol web sitesi www.ipekyol.com.tr'de bütün İpekyol koleksiyonu yer alıyor. Sezon ürünleri iddialı olduğu kadar farklı temalarıyla beklentilerin üzerinde bir görsellik sunuyor.

Kampanya 23 Mart – 20 Nisan arasında Hürriyet Aile web sitesinde.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Harika Pazar

 Leyleği blogta görünce no'lur?
Babacığın doğum günü olan bu pazar gününe Lili ile erkenden uyandık. Bahar havası yumuşacıktı ve güneş de vardı. Harika bir sabah kahvaltısı ile güne başladık. Lili de hayvanat bahçesini gezebilmek aşkına kendisi yedi kahvaltısını. (Bu en büyük sorunumuz. Yemek yemek istememesi ve benim yedirmek zorunda olmam.) 
Parkta oynadıktan, ve bütün hayvanların fotoğrafını çektikten sonra çiçek açmış ağaçlara aşık olduk. Memlekete dönemeyen emekli Leylek amcaya üzüldük. Teselli ettik: "Gelicek ay gelcek torunlar cümbür cemaat sürü halinde beyaaa, üzülme sen!" (Bir yıldır trakya ağzını sökmüştür herhalde...)
Sonra, şarkı söyleyen oyuncak bebeklerinden hala korkan kızım kocaman ata korkmadan bindi yine. Üstelik büyük bir heyecanla... Bu hayvan sevgisi bizi nereye götürecek merak etmeye başladım.
"Beyaz Saray" yavrumuzu görmeye de gittik. Yine bir sürü hayal kurduk baba-Lili ve ben. Orada bir yerde hobi odam da var! Yakında buradan postlamak ümidi ile...

Gün kalabalık bir akşam yemeği ile bitti.

Sofradaki civcivler için buraya bakabilirsiniz.

23 Mar 2012

Peynirli Pazı Sarması


İlkbahar geldi ve yakında fosfor, vitamin, magnezyum gibi eksikliklerden kendimizi bitkin hissedebiliriz. Hatta tırnaklarımızda lekeler belirebilir ya da saçlarımızda dökülmeler görülebilir, belki bacaklarımıza kramplar girebilir. Kimisi buna bahar yorgunluğu der, bence kışın yeterince beslenemediğimiz için vücudun depolarından kullanırız ve bahar gelince vücudumuz artık bize sinyaller verir. Bedenimizle iyi anlaşmalı ve ona hak ettiği besinleri göndermeliyiz hele ki pazara bahçelerden koparılan ilk yeşillikler düştüğüne göre ne bekliyoruz!

 
 Şu yeşilin güzelliğine bakın. 
Bir demet pazı 4 kişi için yeterli olacaktır.

 İç harcı için malzemeler:
1 baş soğan,
1 su bardağı su,
1 yemek kaşığı salça,
1 bardak pirinç (ya da yarı yarıya pirinç/bulgur da yapılabilir)
tuz, baharat (karabiber, kimyon, kişniş, nane (şart))
200 gr az yağlı peynir ve 1 yumurta
Harcın yapılışı:
Soğanı yemeklik doğrayarak 1 kaşık salçayla kavuruyoruz. 1 su bardağı pirinç ve bulgur karışımını ekleyerek 1 bardak su ile haşlıyoruz, bu arada tuzunu ayarlıyoruz. Pişince içine baharatları ekliyoruz. Peyniri kırıntılayarak, yumurtayı da kırarak harca karıştırıyoruz.
Harç soğurken pazıları hazırlamaya geçiyoruz.

Kaynamış suya pazıları atıyoruz ve çok tutmadan çıkarıp soğuk suya atıyoruz. Pazı sıcak suda rengini kaybedecek kadar tutulmamalı. Sağdaki fotoğraftaki gibi biraz bayılması yeterli.
  
Ardından saplarını da aynı şekilde sıcak suda haşlıyoruz. Saplar sertliğini kaybedene dek kaynatın sonra da onları da soğuk suda bekletin.
Yaprakların büyüklerini boydan ikiye bölerek üçgen muska şeklinde sarın. Yaprakların da sert bel kısımlarını ayırın.
Şimdi saplar ve yaprak belleri tencerenin dibine dizilerek üzerine sarmaları koyuyoruz. Sonra da bir bardak sıcak suyla haşlıyoruz. Pişince sarımsaklı yoğurt ya da eritilmiş kaymakla soslayarak servis ediyoruz.

20 Mar 2012

Anne bu ne?


En çok sevdiği şey sabahları eşimle aramıza girip biraz keyif çatmak. Bu arada bizi uyandırmak için türlü muziplikler yapıyor. Geçen hafta da böyle bir sabah bana elini yukarıdaki gibi yaparak sordu:
-Anne bu ne?
Suzy: Bilmem, üçgen mi?
Lili: ZIMBIRTI!!! (sonra çok güldü, sanırım bu bir espiriydi!)
Daha sonra da ellerini üstteki gibi yapıp yine sordu:
-       Peki bu ne anne, bu ne?
Suzy: Bilmiyorum, parantez mi?
Lili: Daha büyük bir ZIMBIRTI!!! Yine çok güldük.

Bir gece de masal saatimizden hemen sonra, ışıkları kapatınca, uyumamak için okulda öğrendiği her şeyi bir bir saymaya başladı. Okulda deprem tatbikatı yapmışlar, bütün kuralları öğrenmiş; nerelere saklanabileceğini, nerelere yaklaşmaması gerektiğini, hangi sinyalden sonra yerinden çıkabileceğini... her şeyi ısrarla anlatıyordu. "Hadi yeter artık uyuyalım!" dedim, verdiği bilgiler için de teşekkür ettim ama karanlıkta patlatmış gözlerini endişeli sesiyle başladı sormaya:
 Lili:- Ama, ama, ya deprem olunca kuralları unutursam, ya nereye saklanacağımı karıştırırsam?
Suzy: - Karıştırmazsııın, insan heyecanlanınca vücudunda kan daha hızlı dolaşır ve zihni daha doğru kararlar alır, kendine güven, korkma, hata asla yapmazsın!
Lili: - Ama, ama, ya sen ya da babam karıştırırsa nereye saklanacağını, keridora (koridor demek) giderse, orası güvenli değil! Ya size birşey olursa, ölürseniz, ben kalırsam, ne yapıcam ben? Ne yapıcam yalnız?
Suzy: (Hmmm, pabuç pahalı, ölümün bir yere gidip dönmemek olduğu anlaşılmış deprem konusunda en iyisi konu değiştirmeli! Verilecek ders kalmamış bu hususta, üstelik yatmadan önce bu son konu olursa rüyaları etkilenir... Hemen salladım ortaya:) Amaaan Lili sen de... her şeyi bizler yaşıyoruz, insanlar! Eğer kötü şeyler konuşursak kötü şeyler olur, hadi gel güzel hayaller kuralım da güzel şeyler başaralım!
(İşte o andan beri masal saatinden sonra bir de hayal saatimiz var, güzel hayaller kurmadan uyumak yok.)
Lili: Tamam hadi sen başla!
Suzy: Hadi yeni evimizde nasıl yaşayacağımızı konuşalım.
Lili: OOaaa, anne, anneannem dedi ki orada istediğim kadar koşup oynayabilecekmişim, her şey yepyeni olacakmış, kzolet (klozet demek) kapakları bile...
Suzy: Evet senin odan da yepyeni olacak, benim mutfağım da...
Lili: Sen de bana kurabiye yaparsın yine,
Suzy: Yaparım.
Lili: Beraber onları satmaya gideriz.
Suzy: Satmak mı? Kurabiye mi? Kimse almaz ki, herkes evinde kurabiye yapabiliyor!
Lili: Alırlar anne senin yemeklerin çok güzel.
Suzy: (pek bi onurlandım, pes ettim.) Tamam satalım o zaman, ama nerede satıcaz kurabiyeleri?
Lili: Bankada! Orada milyorlanca (milyonlarca) para var!

Yorum yok!

19 Mar 2012

Şimdiye Kadar Yedik; Ama Artık Yemezler!

Tarifler, reçeteler, doğal hayat ipuçları falan konuşuyoruz ama sağlıklı yaşam konusunda aklımızı daha çok kurcalaması gereken konu GDO, yani “genetiği değiştirilmiş organizmalar”.

Gündemdeki bu konu hakkında aksiyon almamızı sağlamak isteyen Greenpeace de güzel bir kampanya başlatmış; Yemezler! “Yemezler” ile isteyenler sadece konuşmak yerine, bir imza vererek bu sorunun çözülmesine katkı sağlayabiliyor.

Siz de dilerseniz buradan imza atıp, hala vakit varken GDO’ların ülkemize girmesine engel olabilirsiniz.
www.yemezler.org/?ref=199664

Evet, sadece bir imza atıp kampanyayı paylaşarak et, süt ve diğer gıdalar şeklinde yavrularımızın, ailemizin tabağına koymak zorunda kalacağımız GDO’larla daha güçlü şekilde mücadele edebiliriz. 12 GDO zaten serbestmiş, kalanlarını durdurmak sizin elinizde.

Kampanyaya katılanlar, bir de rozet toplayıp tişört, bardak kazanabiliyor.

Bu arada, bu GDO nedir ne değildir. Tehlikesi neymiş diyenler aşağıdaki videoyu izleyip, paylaşabilir.

#yemezler

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Neon Yeşil


 Yazı özledik... İçimizi ısıtacak renklere, desenlere sığınıyoruz.
Neonlar bu kasvetli kış hissinden bizi çabucak kurtarıyor. Sizin de dolabınızda neon bir parça yoksa bir tanecik edinmeniz sizin için yeterli olur. Çünkü çeşitli şekillede kombinleyerek farklı görüntüler elde edebiliriz. İleriki günlerde aklımdaki diğer örnekleri de paylaşırım.

Bu kombinde:
Neon kısa kollu kazak: Adil Işık (extra)
Deri ceket: Batik
Yakadaki küpeler: Koton
Kot: Colin's
Çanta: Matmazel
(Fotoğrafçım: Lili)

15 Mar 2012

Bonvagon ile Hobi Keyfi 25 TL Kazandırıyor!


Henüz tanışmamışlar için; Bonvagon, “gezer, seçer, getirir!” mottosuyla geçtiğimiz Eylül ayında yola çıkmış ve kısa sürede popüler hale gelmiş bir alışveriş kulübü. Gerek sitenin sade ve niş tasarımı gerekse kampanyaların içerikleriyle bugüne kadar bildiğimiz alışveriş sitelerinden çok farklı. Her gün yepyeni kampanyaları ile sıradışı tasarımcıları, zevk sahibi ve şık markaları ve hayata keyif katan aktiviteleri %70’e varan indirimlerle sunarak alışverişi keyife döndürüyor.
Boş zamanlarınız için keyifli keşifler sunan site, kendinize kategorisi adı altında üyelerini puzzlelar, Victorinox çakılar, koleksiyon arabaları, Celestron dürbünler gibi bir çok hobi ürünüyle buluştururken makaron kursundan takı atölyesine, Balat turundan şarap tadım aktivitelerine kadar hobilere yönelik bir çok aktivite sunuyor.

Türk tasarımcıları buluşturdu.

Bonvagon’u heyecanla takip etmemizin bir diğer sebebi de tematik kampanyaları. Bu hafta Sıra dışı Tasarımcılar, Konuşan Tasarımlar isimli kampanyasıyla Türkiye’den seçtiği 27 tasarımcıyı, en orijinal ürünleri ile birlikte tasarım tutkunlarının karşısına çıkarıyor. Aida Pekin, Karaca Erdem, Dani Benreytan, Itır Saran’ın da içlerinde bulunduğu tasarımcıların eşi görülmemiş tasarımları sadece bir kaç tık ile ulaşılabilir hale getiriyor. Gelecek aylarda bizi bekleyen sürprizlerden ilk önce haberdar olmak için merakla Bonvagon’u takip ediyoruz. www.bonvagon.com’a hala üye olmadıysanız, acele edin deriz. Çünkü Mart ayı boyunca Bonvagon'a davet ettiğiniz her arkadaşınız sayesinde hem siz hem de arkadaşınız 25TL kazanıyor!

Bir bumads advertorial içeriğidir.

14 Mar 2012

Düğmeler ve tüyler


Düğmeler taş görevini ciddiyetle üstlenmiş, asil tavuzkuşu tüyünün yanında güzelliklerine gölge düşürülmesine izin vermeden bu sıradan çantayı süslüyorlar.
Çantanın eskiden sokağa çıkmaya yüzü yokken şimdi hangi özel gecede yüzümü göstersem diye düşünür oldu. Malum her yer kamera...

Fotoğraf çekerken kullandığım beyaz fonların hepsine resim yapmışız Lili'yle. Sağ olsun Penti çantası imdadıma yetişti.

12 Mar 2012

Fikir Yumağında oylama başladı!

Fikir Yumağı.com'da oylama başladı. Ben yukarıdaki iki tasarımımla katılıyorum yarışmaya. Oy vererek minik hediyeler kazanma şansınızı siz de değerlendirebilirsizin. Tek yapmanız gereken fikiryumağı.com'a tıklamak, sisteme giriş yapıp hediyenizi seçmek ve sonra en beğendiğiniz tasarıma oy vermek. Unutmayın her gün sadece bir oy verme hakkınız var. Bu oyu benim tasarımlarıma verirseniz çok sevinirim ancak içeriye girince göreceksiniz ki muhteşem fikirler var. Oylama sonucunda halkın oyu belirlenmiş olacak ama yarışma birincisini juri, oylama sonucundan bağımsız olarak belirleyecek. Her halükarda şansa ihtiyacım var.
Diğer katılımcılara da bol şanslar!

Okur der ki; "Pelerin yapalım!"

 Model: 2008/10 - Burda dergisi
Lili'ye pelerin yapmak sonbaharda aklıma gelmişti ama bir türlü karar verip başlayamıyordum. Karar vermem gereken şeyse yöntemiydi. Önce şuradaki yöntem aklıma geldi, bir daireden pelerin yapmak çok zor olmasa gerek. Sonra bir de Burda dergisinden kalıpla çalışabilirdim ki kararım da ondan yana oldu. Bazen kalıp çıkarırken de pratik fikirler üretebiliyorum. Bu arada bir okurum da; "Suzy bir ara bize pelerin fikri de ver!" deyince işe koyuldum.

Kalıbın bilgileri yukarıda. Burada anlatacağım şey kalıbı çıkarınca gözüme çarpan ayrıntı. Pelerinin arka kısmını biçmek için kumaşı ikiye katlayıp kalıbı üzerine koyunca gördüm ki herhangi bir kıyafeti kalıp çıkarmak için kullanabiliriz. Üzerimize tam oturan bir üstü ikiye katlayıp kat yerine koyarsak ve kolunu da 10 cm mesafede yerleştirirsek kalıba ihtiyacımız olmaz. Boyunu ise istediğiniz gibi ayarlayabilirsiniz.
Ön kısım için ise yine iki kat kumaşı koyuyoruz ve yandan yaklaşık 10 cm mesafede üst parçamızı yine aynı şekilde yerleştiriyoruz. Önde kalan paylara tela ütüleyip 5 cm fazlalık kalacak şekilde alta katlıyoruz ve boydan boya dikiyoruz (orası düğme ve ilik yerimiz).
Yakayı yine bir gömlekten çıkarabilirsiniz. Yakası dik bir pelerin isterseniz boğaz çevresinin uzunluğunu ölçüp o uzunlukta ve 20 cm genişlikte bir parça kesin. İkiye katlayarak boyuna dikin. Bitmiş hali 10 cm yükseklikte olacak.

9 Mar 2012

Lili ve kırmızı babetler

Geçen haftasonu biraz güneş görünce Lili bahar geldi sandı. Pantalon giymekten bıkmış olacak ki bu aralar eli hep eteklere ve elbiselere gidiyor. Okula giderken bile taytlardan başka bir şey giymiyor.
 İki - üç aydır okul kıyafetlerini ben seçmiyorum. Nasıl olsa benim seçtiklerimi giymiyor diye bu seçim hakkını ona verdim. Fena da gitmiyor doğrusu. Bazen hatalar yapıyor - düzeltiyorum, bazen kararsız kalıyor; fikrimi soruyor - paylaşıyorum...
Büyüyor tabi! Bakın bu elbise eskiden nasıl duruyormuş üzerinde.


Bu minik kırmızı babetleri mağazada aldırana dek ağlamıştı geçen yaz. Tatil dönüşü İzmir'e uğramıştık ve ben de Zara'ya uğrayıp o çok istediğim ayakkabıları almak istemiştim ancak minik kızım benden dişli çıktı alışveriş konusunda. Sanırım bu hususta babasının kızı o. Onu kollamaktan bir çift ayakkabı bile deneyememiştim çünkü mağazada ona göre olan ne ayakkabı varsa hepsini giyip çıkardı. Sonunda pes edip mağazadan çıktım ve dışarıda bizi bekleyen babayı gönderdim mağazaya çünkü inatla ağlıyordu onlar için ve ben de o babetleri Lili'ye almak istememiştim. Bir kez inatla ağlayarak ayakkabı alınırsa sonra bu bir çok kez ağlayarak konular halledilebilir demek olacaktı. Ancak babası ile geri döndüklerinde babetler ellerindeydi ve mutlu mutlu sırıtıyorlardı bana. Evde eğitilecek tek çocuk olunca işler iyi de, ya babalar! Onları ne yapmalı?
Sonuç olarak yazın sonunda alınan babetleri giyebilmek için koca kış bekledi ve o gün ayağına geçirivermişti.
Yarın yine haftasonu ve yine başbaşayız tavşanımla. Muhtemelen yine en sevdiği ayıcıklı krepleri yaparız. Sonra kek ya da kurabiye karıştırırız ya da dışarı çıkıp gezebiliriz de... 
Sizlere de mutlu bir hafta sonu diliyorum.

7 Mar 2012

Dantel etek

Dantel hırkayı dikince artanla da kendime etek dikmiştim geçen yazın sonunda. Nerden bileyim bu kadar moda olacağını;) Bilmez miyiiim, ben bu modayı önceden seziyorum adeta. Şu anda da elimdeki kumaşların bu sezon tam da patlayan renkler olduğunu gördükçe keyiften ölüyorum. 
Bu eteği farklı kombinlerle sonbaharda giysem de sizler için yeni bir kombin yaptım. Havalar ısındıkça farklı fikirlerimi de paylaşırım. 
Burada yakasını dantellediğim gömleği kullandım.
Kolyeyi kendim yaptım, şöyle kocaman bir kolyem olsun istemiştim.
Ayakkabılarımı da elden çıkarmak üzereydim ki; sivri burunlar yine piyasaya salınmaya başladı, sanırım seneye tam onların dönemi olacak. Hatıraları da öyle çok ki onlardan ayrılmamaya karar verdim.

2 Mar 2012

Lili ve Gerçek Masallar

 ( Bu kelebek, kendisini makro çekimde çekecek kadar çok yaklaşmama izin verdi geçen yaz. )

Lili en çok kelebekleri ve çiçekleri sever. Geçen bahar ve yaz boyunca Lili en çok onlara sevindi. Kelebekler de sanki onun sevgisini hissediyormuş gibi onun etrafında bir tur atıp devam ettiler yollarına. Ben de " Lili, baaak; kelebek arkadaşın sana merhaba dedi ve sana bu gün bol şans ve bir sürü sürpriz diledi" derdim. Bazen görürdü kelebeği, bazen göremezdi. Gördüğü zaman peşinden koşardı biraz, sonra da gittiği için üzülürdü. Ben de kelebeğin çok meşkul olduğunu başka çocuklara da şans ve sürpriz dilemek için bu kadar acele ettiğini söylerdim.


Çiçekleri de seviyor dedim ya, dışarı her çıktığımızda bana bir çiçek koparıp " Anne, senin için mutlu ol tamam mı, gül hadi." deyip öperdi. Gülümsemediğim zamanlarda mutsuz olduğumu düşünüyor. Ona göre mutluluk doruklarda yaşanmalı belli ki...
Ne yazık ki bazen  Lili bu kadar huzurlu olmayabiliyor. Özellikle karnı açsa, uykusu varsa ya da onun isteklerini yerine getirmeye yetiştiremediysem... Bu aralar da neyi teklif edersem ilk önce hemen kafasını dikip reddediyor.

Ben de çareyi gerçek masallarda buldum. Lili kelebeklerle ve çiçeklerle yakınlaştığından beri bu gerçek masallarla her sorunumu çözebiliyorum. O gün eğer yemeğini yememeyi seçmişse ya da arkadaşıyla bir oyuncağını paylaşmadıysa bu yanlış davranışları değiştirecek mesajlar içeren senaryolar uyduruyorum ve başrole Lili'yi koyuyorum. Yine de bir masalda ikiden fazla mesaj olmamalı, çünkü çok fazla yanlışı yüzüne vurursam suçlu hissedeceğini biliyorum ve ben o duyguyu hissetmesini istemiyorum. Çünkü o suçluluk duygusu vücutta yer edip korku ve başarısızlığa yol açıyor ileriki yaşlarda.
Bu masallar aynı zamanda güzel rüyalar görmesini ve huzurlu uyumasını da sağlıyor çünkü okuduğumuz masallarda bazen ağzından yılan ve fare dökülen kızlar (ben onu kurumuş çiçek ve bozuk kavanoz kapakları ile değiştirerek okuyorum), bazen de annaneyi yiyen kurtlar (onu da dolaba saklamış diye değiştiriyorum) oluyor. Çocuğunuzun hayal gücüne bu korkunç görüntüleri ekebilir misiniz?
İşte size bir Gerçek Masal:
Bir zamanlar annesi ve babasının çooook sevdiği küçük bir kız varmıııış. Bu küçük kızın adı Liliymiş. Bir sabah Lili kahvaltısını edip çiçek dolu bahçelerine oyun oynamaya gitmiş. Bahçenin ortasında kırmızı balıklarla dolu bir havuz varmış. Lili balıklarla oynamış, çiçeklerin arasındaki patikada koşmuş, kuşlarla şarkı söylemiş ve yorulunca da oturup ne yapsam diye düşünmüş. Sonra çiçekleri mutlu etmek için onları sulamaya karar vermiş. Birden, yanına kelebek arkadaşı gelmiş. Yine Lili'nin saçına konup ona merhaba deyince hızlıca uzaklaşmış. Lili "Heeey nereye gidiyorsun, oyun oynamaya gelseneeee!" diye onu geri çağırmış. Kelebekse "Gelemeeem, annem öğle yemeğimi yemem için beni çağırıyoor. Eğer yemezsem öğleden sonra oynayacak gücüm olmaz! " demiş ve aceleyle geri dönüp sormuş: "Sen öğle yemeğini yedin mi?". " Hayır, yemedim." demiş Lili. "Neden" diye sormuş kelebek. "Oyun oynuyorum, ben oynamayı seviyorum, yemeyi değil" diye cevap vermiş Lili. (genellikle bana kullandığı cümleleri kullanıyorum cevap olarak, mesaj yerine garanti ulaşsın istiyorum) "Ben de oynamayı seviyorum Lili ama yemezsen vücuduna giren mikroplarla savaşacak gücün olmaz ve daha çabuk hasta olursun, o zaman görürsün oyun oynamayı, dışarıya bile çıkamazsın hastayken. Gazoz yerine ilaç içer durursun. Üstelik yersen daha hızlı koşarsın ve bütün yarışları kazanırsın. En yükseğe sen sıçrarsın ve en güzel resimleri sen yaparsın." demiş kelebek. Lili heyecanlanmış "hadi gidip yiyelim o zaman, annenden izin alıp benim yemeğimden yemeye gelir misin?". Kelebek; "Ooo, bu çok nazikçe, biz kelebekler de arkadaşlarımızla yemeğimizi ve oyuncaklarımızı paylaşırız. Paylaşmak çok güzeldir! Ancak benim yemeğim seninkinden biraz farklıdır. Annem en sevdiğim çiçeklerin tozlarıyla hazırlıyor. Bu yüzden yemek yerken birlikte olamayız. Yemek yer yemez burada buluşalım tamam mı?". Lili "Tamam" demiş ve iki arkadaş evlerine gitmişler. Lili annesine öğle yemeği için geldiğini ve çok acıktığını söylemiş. Annesi, masada Lili'yi beklerken soğuyan yemeği yine ısıtmış ve Lili onu afiyetle yemiş. Yemekten sonra da en sevdiği oyuncakları bir çantaya koyup kelebek arkadaşı ile oyun oynamaya gitmiş. Bir daha da öğle yemeğine hiç gecikmemiş ve artık arkadaşlarıyla bütün oyuncaklarını paylaşarak harika oyunlar oynuyormuş.

1 Mar 2012

Organik Ürünler Hızla Hayatımıza Giriyor...


Organik ürün kullanımının hayatın her alanında önemi ve artısı
var. Çünkü gerçek organik ürünler, hem insana hem de çevreye duyarlı
şekilde üretilen, katı kurallara ve prensiplere bağlı süreçleri izleyen
ürünler...Bakım açısından da, deri yoluyla kullanılan ürünler. Kan ve
dolaşım sistemiyle tüm vucuda ulaştığından, saç ve cilt bakım
ürünlerinin organik olması sağlığımız üzerinde kritik etkiye sahip.
Sertifikalı organik kozmetik ürünleri en az %95 oranında doğal
içerikli olmak zorunda.

Ülkemizde de yoğun ilgi görmeye başlayan doğal cilt bakım ve sağlık
kremleri arasında Almanya'da Dr.Förster labratuarlarında üretilen
Biorichi kremleri dikkat çekiyor. Biorichi cilt bakımı grubunda Altın
Gece Kremi, Saç Bakım Seti ve Gingko Kremi başta olmak üzere çeşitli
organik kremler bulunuyor. Biorichi sağlık kremleri ise kas ve eklem
ağrılarına karşı Alaska Jel, varislere ve romatizma ağrılarına karşı At
Kestanesi Balsamı, yüz ve eldeki lekelerin giderilmesinde yardımcı
Calendula Balzam Krem gibi ürünlerden oluşuyor.

Biorichi ürünleri Türkiye'de ve Avrupa Birliği üye ülkelerinde sadece
doğrudan satış sistemiyle satılıyor. Biorichi
ürünleri, Türkiye, Almanya, Hollanda ve Fransa'da Emine Tekin tarafından
satılıyor. Emine Tekin web sitesine ulaşmak için Burayı tıklayınız.