28 Haz 2010

Dondurmam Gaymak - kolye



İşte size ismi güzel kolyem Dondurmam Gaymak!

26 Haz 2010

Lili - Tunik


Geçenlerde yine Lili ile anneanneye gittik. Küçük hanım uykuya yatınca annem odasından bir torba kumaşla döndü. "Sen bunları değerlendirirsin kızım!" dedi bana. "Tabiii, hemen değerlendireyim annecim." dedim ve annem beni bırakıp mutfağa gitti. Bir çoğu parça pinçik de olsa aralarında şu kırmızı ve kahve tonlusunu birbirine yakıştırdım ve Lili uyurken elde kalıpsız bunu diktim. Görüldüğü gibi az daha üzerine olamıyordu çünkü kırmızı kumaştan hiç artmadı, o kadar azdı yani. Alt etek parçası ise zaten bu şekilde bir dikdörtgendi.
Dikince mutfağa girdim Lili'nin yeni cicisini anneme göstermek için. Annemin gözlerini görmeliydiniz:)
"AAAAAAAAA, inanmıyoruuum, hemen mi değerlendirdiiiin?" Dedi o gözler. Sonra gülümsedi ve "Kısa olmuş!" dedi sesle.
"Olsun, küçük bi kız bebeğe veririz." dedim.
"Yok canııım, tunik olarak giyer:)" dedi.
Bir akşam dışarı çıkarken alel ecele bunu giydirdim, altına da kırmızı tayt yoktu ben de eski bir pijamasını şort gibi kestim. Bir bant da kafaya kesince pijamanın paçasından, çok güzel oldu. Gerçi fotoğrafta, şortun bir paçası biraz yukarıya toplanmış ama olsun! Siz bir de dışarı çıkarkenki konuşmalarımızı görün.
Lili hazırlanmakta olan Suzy'nin başının etini her zamanki gibi saçma sapan şeylerle yer!:
Anneeee, lilomata (limonata) istiyoyuuuum.
Suzy: Lilomata mııı? O ne? Lilomdan mı yapılıyor? (çocuğunuz sizden, olmadık zamanda olmadık şeyler istiyorsa bunu aşmanın en iyi yolu daha da olmadık şeyleri öne sürerek dikkatini dağıtmak ve durumu kurtarmaktır:)
Lili: Anneeeeeeee, güsey söyleee, LİLOOOM... LiiilooomaaataA.
Suzy: Ha LİMOOOON, LiiimooonaaataaA! Nerde var ki limonata? (Bu işe yaramazsa; sorulara soru ile cevap vermeyi deneyin, belki yarar:(
Lili: Buuuda işte, buzdobalında (buzdolabı).
Suzy: Buuuzdooolaaabıııı. (Hem öğreten hem makyaj yapan anne olun, eşiniz size hayran kalsın:)
Lili: BuuuzdooooBaaaabııı. (sanırım unutmaya başladı olmayan limonatayı, başarıyor muyum neyim:)
Suzy: Oldu annecim, daha da güzel olucak" buuuzdooolaaabııı", hadi şimdi gidelim.
Lili: Nereye? Safile (sahil) mi?
Suzy: Hm hmmm.
Lili: Oleyyy, ooda sayıncaklaya bineyiiiz, dönmedobolaba (dönmedolap) bineyiiis.
Suzy: Tamam bineriz, hadi giy sandaletlerini. (sandaletler beyazlar ama malesef)
Lili: Oymaaas, onnayla gitmem beeen, anne bak bunnayı giymeliyim, bunnayın yengi bununla bensiyooy. (fotoğraftaki kırmızı ayakkabılardan bahsediyor, bu sefer kim kazandı fotoğraflar kanıtı işte:) O koca sıcakta giydi o ayakkabıları öyle O! uyumlu olucak ya...

24 Haz 2010

Deri broş ve etek

Geçenlerde Markafoni'de bir elbisenin üzerinde gördüğüm deri güllü lastik bir kemer hoşuma gitmişti. Ben de evdeki deri jarselerle hemen bir kemerimi değiştirmeyi düşünmüştüm. Ne var ki son anda kemeri değiştirmektense bu gülü kendi başına bir broş yapıp istediğim yerde kullanmayı düşündüm. Yukarıdaki fotoğrafta deri gül broşumu, kemerimin üstünde (en solda) ya da straples badimin gereksiz dekoltesinde görebiliyorsunuz (en sağda, göremiyorsanız resme tıklayın büğüyecektir:). Hatta resimde göremiyorsunuz ama ben istersem bunu tacımda, çantamda da kullanırım, hatta bir kurdele ile ayak bileğime de bağlayabilirim. Alın size fikirler...
Eteğe gelince; kalıp Burda dergisi 2010/04, model 111B'dir. Aslında koca bir fiyonk ile kendiliğinden süslü olması gereken eteğim, kumaşımın az gelmesi ile yetim kaldı. Duruşu çok hoşuma gidiyor eteğin. Sanırım farklı renklerini de çalışacağım. Böyle etekler Tekirdağ için çok uygun oluyor. Buranın rüzgarı pek çapkın çünkü, en beklemediğiniz anda esiveriyor!

23 Haz 2010

Masalara Çiçekler...

Bir "çiçekli" modası aldı başını gidiyo ki artık çiçekli kumaş görünce kendimi tutamıyorum. Aklıma dikilecek tulumlar, elbiseler geliveriyor ve başlıyor fikirler uçuşmaya. Bu heyecanımdan masalar da payını alıyor elbette.
Çiçekli kumaşı alt örtü olarak düşündüm ve üstüne de amerikan servisi olarak kullanılabilecek sert kumaştan (gümüş simli, krem renkli keten) parçalar diktim. Ölçü olarak büyük masayı aldığım için benim mutfak masamda tam manası ile anlaşılamıyor ancak bu set ev hediyesi olacak ve gittiği yerde umarım yakışacağı masa vardır. Üzerindeki kelebekli peçete halkalarını görmek için buraya buyurun.
Söz arasında bir de masa düzenleme kurallarından bahsedeyim istiyorum çünkü bir çok genç arkadaşımın bu konuda çelişkide olduğunu ya da bilgileri karıştırdığını görüyorum. Bu yüzden çok sade bir masa düzenleyip sizlere örnekli ve basitçe anlatayım diyorum.
Öncelikle kaşık nereye konur, çatal nerede bulunur sorununu halledelim. Uygun olan şudur ki; sofranızı hazırlarken daima yaptığınız yemekleri düşünün ve ona göre enstrumanları masanızda bulundurun. Eğer çorba pişirdiyseniz ; kaşık, ana yemek için de - çatal elbette. Sırası ise çok basit, hangi yemek önce yeniyorsa onun aleti en sonda durur. Bu durumda çorba için kaşık en dışta olmalı ve (buraya dikkat edin) servisi kullanacak olan misafirinizin kullandığı elinin yanında durmalı (solaksa sola - sağlaksa sağa!). Yani masanıza bir düzen koyuyorsanız ve kimin nereye oturacağını planladıysanız bunu uygulamanız çok zarif olacaktır. Eğer sağ elinizi kullanıyorsanız kaşık ve bıçak sağda ve bıçağın kesici tarafı daima tabağa dönük olarak!. Ana yemek için de bıçağınız içte, tabağın yanında durmalı. Çatal da aynen tabağın diğer tarafına. Bundan sonraki aletler için de aynı mantığı koruyun. Yeme sırasına göre tatlı kaşığı , bıçağı ve diğer tarafta çatalı, büyük çatalın yanına ama iç tarafa...
Sıra geldi bardaklara. Mutlaka su bardağı konulmalı ve konulacağı yer asla misafirin yemek yemesine engel olacak yerde olmamalı. Ayrıca misafir su bardağını alırken kıyafetini de kirletmeden (yemeğin içine yenlerini sokmadan) bardağına ulaşıp suyunu içebilmeli. O zaman yine sağ tarafa, kaşık ve çatalın hemen üstüne de su bardağımızı koyuyoruz. Diğer içecekler için kullanılacak bardağı su bardağının sol yanına koyuyoruz ve eğer su ile tüketilecek bir içecekse (örneğin Tekirdağ Rakısı ya da kırmızı şarap) su bardağının asla boş kalmamasına özen gösteriyoruz. Her ne içki servisi yapılıyor olunursa olunsun, ne su ne de diğer içecekler, asla bardakta içecek varken ilave etmeyin. Bardağın boş olduğundan emin olduktan sonra sürahi elinizde ve dökecek pozisyonda iken "İçermisin?" diye sorun. Bunun da bir çok sebebi var, örneğin misafir artık içmek istemeyebilir, israf önlenir, sorularla misafirinizle ilgilendiğiniz onu şımarttığınız hissedilir dolayısı ile ev sahibi olarak hem misafire saygılı hem de misafirperver bir çizgi çizmiş olursunuz.
Tabaklardan bahsetmedim ama herhalde onlarda da yemek servis sırasının takip edileceği artık açıkça anlaşılmıştır. Yukarıdaki örnekte kuru ana yemek tabağı durmakta, eğer çorbanız varsa çorba kasesini içine yerleştirin ve çorba faslından sonra oradaki tabağı kullanın. Eğer arada sulu yemeğiniz de varsa aralarına da çukur tabağı koyun. Sanıyorum bitti.
Son olarak masadan kalkarken eğer misafir siz iseniz minik bir tavsiye. Kullandığınız kağıt peçeteyi asla tabağın içine koymayın. Bu kaba olarak karşılanabilir. Hatta yemeği yarım bırakıp bir de üstüne içine peçeteyi attıysanız hakaret olarak bile karşılanabilir. Bir de kaşık, çatal ve bıçağınızı tabağınızın içine koyup servis kaldırırken, kaşık ve çatalın çukur tarafı yukarıya bıçak da kesici yüzü onlara bakacak şekilde yatık, sofrayı toplayana teslim edilir.
Bildiklerim bu kadar. Eklemek isteyen varsa yorumlardan yazabilir.
Ekleme: Sevgili okurum Bilge Kamile tarafından bu yazımı yazarken yapmış olduğum bir hata yüzünden uyarıldım. Kendisi gayet haklıydı ve hatamı derhal düzelttim deeee; ben kendime pek bir güldüm:D Asla düşünmeden iş yapılmamalı değil mi, hayatı reflekslere dayayıp, otomatik vitese takıp yaşadığım her anda hata yaptım bu yazıdaki gibi. Cık cık cık bana!!! Teşekkürler Bilge Hanım, isminiz gibisiniz gerçekten:)
Bu da bütün bu hediyeleri koyacağım karton kutu. Evdeki artık kumaşlardan yaptığım çiçekler ve yaprakla üzerini basitçe süsledim ki kutunun üstündeki yazıları saklayayım. Şimdi sırada arkadaşımın yurtdışı gezisinden dönmesini beklemek kaldı. Sonra bu hediye kutusu doğru sahibine!

21 Haz 2010

Sen gülünce



Yaz geldi ve artık tüm renkleri en parlak haliyle görebiliyoruz. İçimizi kıpırdatan yaz günlerinde enerjimize uyum sağlayacak bir kolye tasarladım.