26 Tem 2013

Genova ve Yurda Dönüş


Son gecemizde Genova'nın 140 yıllık bir binasının 7. katındaki bir hotelde geçiriyoruz.

İnstagramda da o hoteldeki 100 yıllık bir piyanoyu çaldığımı paylaşmıştım. 
Hoteli ararken dikkatimizi çeken şey hiç bir işletmenin Türkiye'deki gibi kocaman tabelalar asmadığı oldu. Böylece şehrin güzelliğini görebiliyorsunuz. Oysa Tekirdağ'da tabela, afiş ve panolardan binalar gözükmüyor ve fotoğraf çekerken arkadan "Tekirdağ Köftesi" yazıları kaçınılmaz oluyor. Sizce de buna bir sınırlama gerekmiyor mu?


Gece bizi kocaman sütunlu yapılarıyla korkutan şehir gündüz kibirli ve zengin görüntüsüyle karşımızda beliriyor. Bu kadar büyük yapıların yanında insan kendini çok çok küçük hissediyor ve inanılmaz korku veriyor. O çağlarda bu güzellikleri yaratmak için teknoloji de yokken acaba kaç işçi hayatını mermer tozlarına heba etmiştir! Gerçekten acımasız ve korkunç bir güzellik.


Eskiye dokunulmadan yeniyi içinde yaşatabilen bu şehir ne denli şanslıymış ki hiç kimse lüx hoteller yapmak için bu eserleri yıkmamış ya da AVM yapmak için yakmamış... Aksine ünlü markalar tam da bu binaların içine kurmuş mağazalarını. İnsan oğlunun emeğe ve işçiliğe değer verdiğini görmek çok güzel. İtalyanlar başarmış.


Sabah erkenden kahvaltımızı edip minik bir şehir turu yapalım derken her mağazanın da kapalı olması sebebi ile doğruca sahilde buluyoruz kendimizi. Ayaklarımız son sabrını çekiyor.


Son olarak sahilde bu şirin korsan gemisini görüyoruz. Korsan gemisi olmak için fazla sevimli di mi? Yine de tek kareye sığmak istemiyor ve sürekli objektifin bir yerinden taşıp duruyor.


Dönüşte Genova havaalanı tıklım tıklım dolu ve memurlar çok ağır çalışıyor. Tam 2 saatimiz beklemekle geçiyor. Bir uçak sırasını 1,5 saatte bitiremiyorlar. İçerisi havasız ve havalandırmaları da çalışmıyor. İtalya turu yapacaksanız Genova havaalanı doğru yer değil. Uyarayım!
İşte böyle, dönüş yolculuğumuzda müthiş mavi bir gök yüzünde sakin bir uçuş geçiriyoruz. Uzun uzun bu yaşadığım hayal miydi diye düşünüyorum. Sonra aşağıya bakıp hayat nedir ki diye düşünüyorum. Ya her şey bir hayalse... Ya bir gün başka bir yerde uyanıp da bütün bunların rüya olduğunu öğrenirsem. Neyse ki eve dönüp Lili'ye sarılınca gerçekte olduğumu hissedip şükrediyorum. Başka bir hayali yaşamak için sarılıp yatıyoruz miniğimle.
Arrivederci!!!
 Not: Daha fazla fotoğrafı önceki postlarımda ve instagram hesabımda bulabilirsiniz.

1 yorum :

bahar yorgun dedi ki...

Tabela olayını ne güzel yapmışlar doğrusu bende beğendim. Umarım bizde de özellikle tarihi yerlerde böyle uygulamalar yapılır