31 Tem 2015

Corfu ve Sahilleri

 (Samsung Galaxy Note3 ile çekilmiştir)
Corfu'da ilk sabah kahvaltısının ardından planıma göre sahilleri gezmeye çıkacaktık. Kendi listeme göre yeşillikler içinde denize girebileceğimiz plajlar vardı. Önce minik yazarın Kalami'deki evini görecektik. Şimdilerde o evin Beyaz Ev olarak anılmakta olduğunu, evin bir restoran olarak denize girilebilen bir kıyıda hizmet verdiğini ancak restoranın yemeklerinin Corfu restoranları kadar lezzetli olmadığını üstüne üstlük hizmetin ağır olduğunu ve fiyatların da diğer yerlere nazaran daha pahalı olduğunu okumuştum. Sonrasında yeşillikler içindeki ünlü Paleokastritsa vardı listemde. Asıl orada denize girmeyi hedeflemiştim. Denizin tadını iyice çıkarınca Agios Gordios, Glifada gibi kitaptan hatırladığım, plajı çok güzel olan sahilleri eklemiştim listeme ancak onlarda ısrarlı değildim. Bir de Sidari'deki Canal D'Amour ilgimi çekmişti evde yaptığım araştırmalarda ancak kayalıklar arasında denize girmek pek de cazip gelmemişti.
(Dikkat çok fotoğraf var!)


 (Samsung Galaxy Note3 ile çekilmiştir)
Yine de daha keyifli plajların olabileceğini düşünerek resepsiyona danıştım. Plajların ve tarihi yerlerin işaretli olduğu bir Corfu haritası broşürü üzerinde, bir bir hedeflediğim sahilleri yuvarlak içine aldı görevli. Doğru iz üzerindeydim, sadece resepsiyon Beyaz Evi ve yazarı G.Durrell'i tanımıyordu ona çok şaşırdım. Sonra o evi sadece İngiliz Turistler'in bilebileceğini düşündüm ve hemen yola çıktık. İlk önce Kalami ve Beyaz Evi görme fikri heyecanlandırdı bir anda, yüzümde kocaman bir gülümseme ile yol aldık. Cep telefonumdan (Samsung Galaxy Note3) Google Haritaları açtım. İnternet olmasa da Samsung / Google haritası iyi iş çıkarıyor! Geçen sene Thassos'ta aynı desteği iPhone'dan alamayınca kendisi ile vedalaştım bu kış. Sonrasında gittikçe tepeye tırmanış başladı ve yollar gittikçe daraldı. Bazı yerlerde araçlar yanyana geçemeyeceklerinden trafik ışıkları ile 2dk gidiş - 2 dk dönüş yolundaki araçlar geçiyordu, öylesine dar! Veee neden Corfu'da motorsiklet revaçta o an anlıyoruz:) Süper sıcak ve dar yollar sinirimizi bozdu ama bir anda ilk fotoğraftaki manzara sağda görününce eşimi durduruyorum. Sağa çekip fotoğraf çekmeye başlıyoruz. Kıyıdaki Beyaz Ev'i fark ettiniz mi? İşte buralara gelmemi sağlayan o kitabın yazıldığı ev orada. Turist gençler ayrılınca daha çok fotoğraf çekiyoruz ve o eve inmek için 45dk daha yol tepmemiz gerektiğini hesaplayınca vaz geçiyoruz. Çünkü zaten epey zaman geçti yolda. Corfu, Thassos gibi minik bir ada değil dolayısı ile sahilden sahile geçiş süreniz çok daha fazla zaman alıyor. Üstelik yükseklik daha fazla adada bir de yolların dar olmasını eklerseniz yol çok daha zorlu. "Şimdi nereye? diyor eşim; "Paleokastritsa" diyorum ve tekrar yola devam...
Malesef yine tabelasızlıktan kavşağı kaçırıyoruz. Yanlış yola girdiğimizi anladığımızda haritada gözüme Canal D'Amour ilişiyor. Eşime devam etmesini söylüyorum ve sadece içimden "Umarım değer!" diye geçiriyorum.


Böyle bir kafenin önünde park yeri buluyoruz. Park görevlisi ücretsiz park edebileceğimizi, havuzu ücretsiz kullanabileceğimizi sadece içecek almamız gerektiğini anlatıyor bardan. Önce denize girelim acıkınca buradayız deyip otoparktan çıkan patikayı takip ediyoruz.


Lili cafedeki dilek ağacının önünde fotoğraf çekmek için gülümserken ben altındaki makarayı inceliyorum. Süper DIY projesi diye geçiriyorum içimden sonra bu DIY projelerini ayrı yazı olarak yazarım size. Şimdi Canal D'Amour'un muhteşem güzelliğine götürmeliyim sizi.


Cafe karşıda ve sahili minicik ama öyle güzel ki, hemen fotoğraf çekiyoruz ve hala gözümüz patikada... Devam ediyorsa görülecek yerler var demektir:D


Biraz daha uzaktan daha da güzel oluyor manzara ama hala patika ilerliyor ve ayaklarımız toz içinde kalıyorsa da biz patikayı bırakmıyoruz...


Sonunda o güzelliği tepeden görüyoruz. Lili ile fotoğraflarını çekiyoruz ama burada yüzen kimse yok ve internette gördüğüm Canal D'Amoura hiç benzemiyor. Artık patika da bitti.. İlerideki tahta merdivenlere gidiyoruz. Devam...


Merdivenlerden geçince işte orası karşımızda. Eşim yutkunuyor ve sadece "Waaay" diyebiliyor. Ben biraz gururlanıyorum bu spontane aldığım karardan dolayı. Şimdi Paleokastritsa'da olmalıydık oysa.


Tozlu tahta merdivenleri inince terlikterimizi ve t-shirtleri kenara atıp killi kayalıkların kilini yüzüne süren Rus turistleri taklit ediyoruz. Hepimizin yüzü çamur olunca bir kaç çamur selfiesi patlatıyoruz ve hemen suya atlıyoruz. Yerler kayalık ve yosunlar ayağımı kaydırdığından hemen yüzmeye başlıyorum. İleride, kayalıkların içinde, iki resim önce gördüğünüz yere açılan bir mağara delik keşfediyoruz. Cesur turistler mağaraya girip fotoğraf çekiyor, bizse üstündeki "Girmeyin, taş düşme tehlikesi!" yazısını kale alıyoruz. Devam edip kanalın sonuna yüzüyoruz. Çünkü, bu kanalda sevgilinle kanalın sonuna kadar yüzüp dönersen sonsuza de ayrılmazmışsın diye okumuştum. 


Hiç birimiz oradaki suya doyamadık. 42 derece sıcaklarda İyonik denizin serinliği nasıl iyi geldi anlatamam. Mağaraya da giremezsek önünde fotoğraf çekemedik değil ya işte yukarıdaki fotoğrafta, Lili ve Babası mağaranın önünde suda keyiflenirken...
İyice serinleyince artık biraz karnımızı doyurma vakti. Cafe D'amour müthiş sandviçlerini tadıyoruz ve Lili sandviçler olana kadar havuz keyfi çatıyor. O mutlu olunca biz de huzurlu oluyoruz babayla. İyi geliyor kafede dinlenmek.
Bu arada "Corfu ve DIY projeleri" isimli post için içeride daha çok malzeme buluyorum. Tek yazıya bir sürü fotoğraf sığdıramadığımdan affedin. Söz verdiğim üzere özel post hazırlayacağım bununla ilgili.


Cafe'den ayrılınca artık Paleokastritsa yollarına düşüyoruz. Dar yollar yine bıktırıyor. Yine sıcak bunaltıyor. Lili uyuya kaldı iyi ki biraz kestirdi ve o anda turistleri bir uçurum yamacında fotoğraf çekerken görüyoruz. Eşim karşıdaki hotelin girişine sığınıyor. Ben de turistlerin arasına dalıp o güzelliği size getirmek için fotoğraflar çekmeye başlıyorum. Eşim kendi telefonunu (Samsung Note4) vermişti son dakika elime. Onunla çekmek çok daha iyi fikirmiş. Çok daha iyi bir kamera ile çok daha canlı anılar saklamış oldum. Tabi bir kaç fotoğraf alınca hotelden çıkmak isteyen bir otobüsün kornasını duydum. Yolu kapatmış olduğumuz için hemen arabaya bindik ve devam ettik.


Paleokastritsaya girince böyle bir liman, böyle güzel bir deniz ve dağ manzarası... İyi ki gelmişim dedim o anda. Oysa sonra plajını gördüğümüzde (aşağıdaki fotoğraf) hayal ettiğim kadar büyük olmadığını görünce şaşırmıştım. Bazen internetteki fotoğraflar aldatıyor sanırım diye düşündüm o anda. "Denize girmek ister misiniz?" diye soruyor baba, ben başımla onaylıyorum ve ikimiz de arabada arka koltuktaki Liloş'a dönüyoruz. Uyuyor... Gülümsüyoruz:)
Sessizce arabayı hotele sürüyor eşim çünkü saat 16:00 ve hotele varıp akşam yemeği için hazırlanmalıyız. Çünkü o yollarını bulamadığımız restoranı bulmaya kararlıyız bu gece "Corfu Sailing Club Retsaurant". Bir dahaki yazıya kadar restoranı buradan inceleyebilirsiniz...
http://www.corfu-sailing-restaurant.com/


4 yorum :

Aycan Ulus dedi ki...

Gerçekten güzel yermiş ayrıca çok güzel anlatmışsınız sizinle geziyormuşum gibi hissettim. Hatta Liliyle birlikte arkada uyukladım bile :)))

Inever dedi ki...

Such beautiful pics!

bademlebuduk dedi ki...

koy fotoğrafına bayıldım resmen

Suzy dedi ki...

aycan ulus: Güzel hissettiğim için güzel anlatmışımdır:) ve aklımda her an bunu bloğumda sizinle nasıl paylaşacağımı hayal ettim. Hep sizinleydim bu yüzden hep benimleymişsiniz gibi:D Çok güzel:D İyi ki varsınız, iyi ki yorum bıraktınız:) xxx

Inever: thanks...

Bademle Buduk: Harika gerçekten ilham vericiydi...